İzmir'de dünyaya gözlerimi açtım. ben daha 6 aylıkken annemle babam boşanmıştı. annemle, dedem ve anneannemin yanında Denizli'de kalmaya başladım. Babasız büyüyüşüm, yaşamıma hakim olan otoriteyi azalttı ve düşüncelerimle baş başa kaldım. Arkadaş ortamlarında, toplumda dışlanan insan oldum, en başından beri. İnsanlarla düzgün ilişkiler kuramadım ve içime kapandım. 2020 yılında, 12 yaşındayken "Asperger sendromu" tanısı aldım.
Söyle bana, açık sözlü olmaktan kaçmaya çalışma.
Kaç kere gördün, seni gerçekten seven birini?
Neydi bunun sebebi, para mı, çıkar mı, karşılık mı?
Seviyor musun kendini, insanlara beğendirirken bendini?
Kendin olmaktan uzaklaşıyorsun, peki ya ne için?
Onun, benim, şunun için mi?
Hayata karşı duyduğumuz o anlam.
Her bir düş, her bir istek, her bir arzu.
Aslında isteklerimiz bize kilit vuran,
Bizi acımasız dünyanın ardında, hapsedilmeye mahkum kılan.
Azami ve yoksun, bir o kadarda noksan hayallerimizde,
korktuğumuz için belki, tüm bu uğraşların sonuçsuz kalacağı paranoyasıyla.
Yazarken huzuru, parmaklarımda birleşen bir kaç hususun,
düşlediği kelimelerdir: "açlık, susuzluk, ölüm ve korkumuz."
İnanmayı harika kıldı sana cesaretsizliğin,
sorgulamayı lanet kıldı acınası sefaletliliğin.
Öte diyardan koparılan bir elmanın,
sana bedellerini ödemek, karmaşık bir zamanın.
Tarif edemeyeceğim düşlerimin bir oyunu belki dediklerim,
dile getirmeye çalışıp, bir türlü anlam veremediğim.
Harikalığına, eşsizliğine hapsoldum altın prangalarla.
Uçmak isterken, kalbinin en noksan kısmını doldurmaya.
Aslında, bunları bir gün yaşamak umudu beni ayakta tutan,
sana duyduğum tarifsiz duygunun, sende yeşermesini ummaktan.
Selam, gönlümün üzerinde gezen küçük kar tanesi.
Selam olsun sana, gözlerimin cefasından okunan kehanetin.
Kelamların en yüceleri, diyarların en ferahı sende olsun.
Ne kalbinde ahın, ne gönlünde ağrın, ne aşkında feryadın olsun.
Divanını çiğneyen bir şairin asiliği ile,
Devrimler inşa eden bir önderin, en derin asilliği ile.
Beni, seni, onu yaşamaya bağlayan şeylerdir belki: düşler, hayaller, safhalar.
İnanmaya gönül vermiş insanlığın, kendisini yaratma isteğinin bel kemiği.
Geliştiğini sanıyorsun belki her gecen, her günün, her yılın.
Kahrolmakla geçerken bir yığın kahrolası hayatın.
Eski benliğine bakıp aldanma, tek değişen şeyin verdiğin tavizlerken.
Yenice varolmuş kederlerinden saklanmakla uğraşırken bir naçiz bedenin.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!