Uyuyan sokakların hırıltılı göğsünden
Silkelenerek geçiyor hızla at arabası
Tekerlerden sokağa yayılan tıkırtıdan
Titriyor binaların perde çekili camları
Sabah güneşi parlıyor serin kaldırımlarda
Sanki ışık huzmesinden geçip gidiyor araba
Hayata tutunmuş gibi arabacı dizginlere
Doru at , arabacının ortak olmuş kaderine
Bugün de ekmeğini arayacak kim bilir nerede?
Daha iyi mi olur kazancı , bilinmez düne göre?
Şakaklarına ak düşmüş esmer mağrur çehresi
Kasketinin altında gizemli ve endişeli
Dimdik ve kımıldamadan duran bir heykel gibi
Giderken arabacının öne bakmakta gözleri.
Zavallı arabacının çekmiş vucudu ayazı
Sarsılıyor öksürürken yorgun zayıf omuzları
Şimdi sıcacık yastığa gömülen başlar
Yahut camdan sokağı bakan mahmurlu bakışlar
Bilir mi geçim derdiyle her gün ürperen kalpleri ?
Ekmeğini taştan çıkaran o cefakar elleri
Belki evden çıkmadan bir bardak çay içmemiş
Çıkarken oğlu Ali’ye birkaç kuruş verememiş
Şimdi evinden kaç sokak geçip de gelmiş buraya
Daha nice binaların önünden geçmiş sırayla
Tekerlerin arasına girip savrulan yapraklar
Geceden yağan yağmurla ıslak yol ve kaldırımlar
Sert esen yel , nemli bir hava , bir sonbahar sabahında
Bir tıkırtılık ses kaldı insanların kulağında
Tekerlek ve nal sesleri gittikçe azaldı
Gözümden uzaklaştıkça adam oldu bir karaltı
Arabacı son bir kez ‘dah dah!’derken atına
Allah ne verdiyse akşama götürecek yuvasına
Kayıt Tarihi : 9.6.2017 21:54:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!