Kimi sözde aydınlar TV’de tartışıyorlardı. Daldan dala... Bildikleri alanda az çok soruyorlar. Bunu, belli kriter süzgeçlere göre değerleyip anlayabiliyorsunuz. Örneğin siz, sorunların tartışılmasındaki ana konutların toplumsal alanla mı ilgili, siyasetle alanla mı ilgili; halk alanla mı ilgili, halk kültürü ile mi ilgili; olup olmadığını; kategorize edip filtreliyorsunuz. Oysa sözde kimi aydınlar, bunun hiç bilincinde olmayıp, tam bir kara kucak tavırla alelade sormaktalar!
İki laflarından biri, “sapla samanı karıştırıyorsunuz” demek oluyor. Bu çok doğru bir söz de, bu söz; söyleyeni, sapla samanı karıştırıyor olmaktan ne yazık ki muaf kılmıyor. Bu kez de kendi sorularımızın, sapla samanı karıştırır olup olmadığını, kendimiz filtre edebilirsek ne ala. Ama bu filtre çok kez mümkün olamaya bilmektedir.
Bir kere, bu kimi aydınlar; toplum, halk, siyaset gibi konuları biliyor görünürken farkın, farkında değiller. Benim, toplumdaki çoğu aydınlar, günü karartırlar ve bir cahiliye dönemi yaratırlar, dediğim husus, tamda buradan sirayet eder. Zaten, cahillik de; gelişmeci farkları ortadan kaldırarak, cahilliğin kendine güvenini ortaya çıkarır bir zübüklüktür. Ve ortamı karartır.
“Bunun kararını kim verecek? ”, “Siz, böyle deme hakkını, nereden buluyorsunuz? ”, “Her şey suhulet içinde tartışılabilmeli! ” vs. demeleri, en demokratik olma gerekçeleridir! Aydın oluşlarının, ziyasını adeta fışkırtırmışçasına bu soruları sorarlar! ”Efendim bunun kararını kim verecek? Siz, böyle deme hakkını, nereden buluyorsunuz? ” Gibisinden bunların, çok demokratik vecizleri vardır!
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman