Bir yılbaşı, yıllar önce bir gece
Süzdü gitti gökte bulut görünce
Gelmese de hep beklerim ömrümce
Dünya döndü ben dönmedim Asuman
Unutmayı ben o gece unuttum
Sevgiye, sevdaya hep perhiz tuttum
Gittin ama gelmen için umuttun
Sabır içtim, sabır içtim Asuman
Uçmaya çırpınan tek kanat gibi
Hep seni anarım bozuk bant gibi
Sevginle yüreğim kainat gibi
Sonu yok sonlara koştum Asuman
Kül rengi benzini gördüm aynada
Sararmış yıllarda resmini gördüm
Sayfalar çevirdim geriye doğru
Döne döne baktım şaştım Asuman
Pınarlar, ırmaklar ve kelebekler
Sümbüller,laleler mor menekşeler
Böcekler,çiçekler seni bekler
Dipsiz bir sevdaya düştüm Asuman
Bir gün geleceksin ak saçlı nine
Aynı gözle göreceğim ben yine
Dünya dönse ben de dönsem tersine
Hasret ateşiyle piştim Asuman
Kayıt Tarihi : 14.5.2013 11:52:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Komşu köyde arada bir köyümüze uğrayıp köylülerin bakır tencerelerini, bakır kaplarını kalaylayan,Kalaycı Ahmet vardı.Bizim köylüler kalaycı Ahmet’e Çingene derlerdi.Çingenelerin pişirdiği yenmez,diktiği giyilmez saplantıları vardı.Çingenelerin yerleşik bir düzeni yoktu.Köy köy gezerler,çadırlarda otururlar kap kalaylayarak geçimlerini sağlarlardı. Yağız delikanlı çevre köyde bile yakışıklılığıyla ün salmış birazcık da medrese de okumuş Bekir ağanın oğlu İsmail vardı.İsmail güreş tutar,ata biner,avcılık yapar, güzel de kaval çalardı.Bekir Ağa’nın oğlu olması forsuna fors katardı.Kaç köylü kızı İsmail için içi yansa da aşkını söyleyemez,bağrına taş basardı.İsmail bir gün çeşme de atını sularken karşılaştığı, Çingene kızına adın nedir? diye sordu.Deniz gözlü,bulut bakışlı mercan gülüşlü,esmer güzeli, darmadağınık saçların içinde bir peri kızını andıran Çingene kızı adım Asuman dedi.O an tepeden tırnağa kadar sırılsıklam yıldırım aşkına tutulan İsmail, yüreğinin ta dibinden Asumana vuruldu.Beynine çakılan paslı bir çivi gibi kovamadığı bu duygular İsmail’i harap ediyordu.İsmail Çingene kızıyla evlenemezdi.Çünkü o yörenin ne inançları, ne gelenekleri asla bu evliliğe izin vermezdi.İsmail gönlünde devrim yapıyor ama pratiğe dönüştüremiyordu.Birkaç kez çeşme başında konuştular,Asuman’ın da İsmail kadar yandığını, İsmail’e vurulduğunu, İsmail’e gözyaşları içinde anlattı.Hatta al beni, kaçır beni dedi ama bu mümkün değil ki.İsmail evindeki bütün tabakları,tasları Asuman’ı her gün görmek için kalaycı Ahmet’e taşıdı.Evde kalaysız bir tabak bile kalmamıştı.Her gün bir veya birkaç tanesini götürüyor kendi gönlündeki kalayı Asumanın gözlerin de görmek için.Asuman bir yılbaşı gecesi süzdü gitti.Ama İsmail Asumanın geri dönüşünü umutla bekledi lakin yıllar yılları,mevsimler mevsimleri devirdi beklenen Asuman gelmemişti.Ta ki torunlarını bir bahçede severken ak pürçekli bir ninenin İsmail’e doğru geldiğini ve değişmemiş deniz gözleriyle İsmail’i süzdükten sonra galiba tanımadınız ben Asumanım dedi, ve ilaveten soluk almadan Çingene kalaycı Ahmet’in kızı Asuman’ım.Galiba sen beni tanımadın İsmail Efendi. İsmail, geçmiş yılları canlandırdı. Çeşme başında Asuman’ı ilk gördüğü ana zihnini götürdü.Gördü ki Asuman’ın gözlerinden başka her yeri değişmiş Asuman ak pürçekli nene olmuştu.İsmail,Asumana baktı, baktı kısık bir sesle hoş geldiniz dedi ve geçmiş yılların anılarını bakışarak saatlerce anlattılar…. İşte bu öyküyü İsmail Efendi torunuyla bir kısmını paylaştı.Torunu dedesinin aşkını Asuman şiirine dönüştürdü.
Bu güzel şiirinizi
Canı gönülden kutlarım
Saygılarımla esen kalın
TÜM YORUMLAR (2)