Sınırsız sanırdım ruhumun derinliğini
Ölçülüp biçilip kılıfıma uydurulmuş oysa
Durup durup bakıyorum en tenha sulara şimdi
Gemiler kalkıyor bir bir kaptansız
Gözlerim kilometrelerce uzağa bakıyor gibi
Bir rüzgâr ki tenime esen
Ufalanır ekmek gibi kimi insan
Tanırım!
Bıraktığı kırıntıdan bellidir
Tanırsın!
Hadi, süpür gitsin…
Uzun, dönülmez bir yol bu önünde durduğumuz
Üstü başı kir pas içinde, muzip bir çocukluk bizden aldığı
Kalınlaşmış seslerimize hiç uğramayan
Masumiyetimizi görüyoruz oralarda
Kim bilir kimin uçurtmasına takılmış.
Yollar susuyor…
Uydurma bir kişilik giyeceğim üzerime
İster kırmızı olsun ister mavi
Yine de sakinliğim ürpertsin istiyorum
İzleyenleri
Felçli yüzlere püskürteceğim
Yalnızlığın kamyon motorundaki halini
Gökyüzü nefti, ellerinden önce
Ellerin naif, ellerin mahrem...
Bir şiir gözlerin, şavkıyor şarabıma
Karanlık dağılırken her gidenin aklında bir parça sen:siren sesleri
Yumuyorum gözlerimi, yıldızlar düşüyor gökyüzünden ellerime
Bir nefes gibi kalıyor ömrüm.
Yumuyorum gözlerimi, dünya külleniyor ellerimde
Sular çekiliyor içime doğru
Ufalanıyor yeşiller, maviler, kırmızılar.....
Kırılmanın sesi ölmektir belki
Ayna pusuludur sır taşımaktan ülkemde
Pısırık bir ihtilal gibi anlatıyorum dinle
Bir tek acımı ve gülünç yalnızlığımı getirdim sana
Çünkü güller kokmuyordu artık.
Tayyare ile geldim edebi karanlıktan
Her şeyden önce küçük bir sıyrık
Bileklerini kestim senin,
Gördüm akan kanın süzülüşünü
Kabihti etin
Temiz sularda akladım
Kahraman olmalı bu yokluk içinde
Karıştırmalı dünyaları o biçim!
Bir merdiven bulup ulaşmalı göğe sonra
Başımızda haleler, üflemeli en derine, en diptekine
Karışmalı dünyalar o biçim!
Duruyorum şehrin ortasında
O şehir ki; can pazarı
Ne yolum yol, ne bastığım toprak
O can pazarı ki; ya deliler kalır geriye ya ölüler
Erenler, nesillerdir böyledir der; bir eksik bir fazla
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!