. Aslı (Hikaye) Şiiri - Yorumlar

Turgut Uzdu
1290

ŞİİR


14

TAKİPÇİ

Aslı

Kapının tel fırçalarla sararttığı yıpranmış eşiğine oturdu. Eteğinin uçlarını ayak bileklerine doğru indirdi iki yanından çekerek. Ayak bileklerinden yukarısı görünmüyordu. Dizlerini kırmış, kendine doğru kıvırmıştı. Kenarları yırtılmaya başlamış mavi terliklerine baktı. Gri çoraplı parmaklarını oynattı içinde. Gülümsedi. Çiçeklerine takıldı gözleri bütün renkleri griye kaçmış eteğinin. İlk giydiğinde renklerinin nasıl parlak olduğunu düşündü.
Siyah bir karga gelmiş, yolun karşısında, yer yer sıvası dökülmüş ve altındaki kerpiçleri görünen evin önündeki ağaca konmuş, arada sırada rastgele yönlere doğru bağırmaya başlamıştı. Felaket habercisi gibi diye düşünür düşünmez aklına Biga gelmişti. “Hayatımın mahvolduğu yer.” dedi mırıltı halinde.
Gökyüzünde bulutlar ve yağmur olmadan, sabahın erken saatlerinde ebemkuşağının göründüğü sıcak bir gündü. Çocukları ailelerine teslim etmişti. Zaten dağılma saatinde anneleri ya da babaları muhakkak beklerlerdi yüzlerinde ciddi bir gülümsemeyle. Çocuklarının zaferden çıkmış gibi saçlarını okşamalarına hep bir tebessümle karşılık verirdi. Yine öyle yapmıştı. Çocukların hepsinin ailelerine teslim edildiğinden emin olduktan sonra okula geri dönmüş, sabah serinliğinden korunmak için giydiği, ince yün yeleğini ve çantasını almış, okul müdiresinin aralık duran kapısından içeriye “İyi akşamlar hocam. Ben çıkıyorum.” demiş ve okuldan ayrılmıştı. İzin almıştı bir gün öncesinden ve çocukların eline bir kâğıda yazarak,kâğıdı ailelerine vermelerini istemişti. Ertesi gün saat ikiye doğru gelip almaları için. Aslında akşama daha vardı.
' İzin alıp gitsem bu çocuklar ve aileleri zor durumda kalacak.' diye düşünmüştü yol boyunca. Bir çare aramıştı. Annesi telefonda “İlk fırsatta gel kızım.” demiş, sebep de söylememişti. Artık kasabaya gitmek istemiyordu. Sessiz bir hayat vardı orada, hafif eğimli sokağın bazı yerleri kalkmış beton yolun üzerinde gezenlerde bir bıkkınlık vardı. Kalabalık olmalı yaşanılan yer, yürürken insanın omuzu başka insanlara çarpabilmeli diye düşünüyordu. Oysa bu kasabada, bu sokakta yaşayanlar bahar aylarından itibaren sadece geceleri hayata döner gibiydiler. Şafakla tarlalarına, bağlarına gider, akşama kadar çalışır ve hava kararınca da evlerine gelirlerdi. Sokaklar gündüz genellikle sessizliğe bürünürdü. Ya yolunu kaybetmiş bir kuş, ya da hasta bir kadının yanında kalan çocuğun dışarıdan haykırışı duyulurdu: “Anne acıktım! ”
Yolun karşısına bahçeler dizilmişti. Bahçelerdeki meyve ağaçları çiçeklenmeye başlamıştı. Her bahçenin önünde de tahtalardan yapılmış, kasabaya gelen yabancıların telefon kulübesi sandığı ama şimdi evlerin içine taşınmış olan tuvaletlerin kalıntıları vardı. Kayısı ağaçlarına holder denilen aletle ilaç sıkıldığında kokusu bütün sokağa yayılırdı. İlacın kokusunu burnunda duyar gibi olunca,“Yok ben gitmeyeyim bir bahane bulup…” demişti yolun sol tarafına geçerken.

Tamamını Oku
  • Salih Kozan
    Salih Kozan 22.04.2009 - 13:41

    KALEMİNİZ DAİM OLSUN SAYGILAR DEĞERLİ AĞABEYM

    Cevap Yaz
  • Ayten Çıkrıkcı
    Ayten Çıkrıkcı 22.04.2009 - 13:34

    dram dolu bir hikaye ama hayat başlıca dram elinize sağlık hocam okunası bir yazı tam puan

    Cevap Yaz
  • Halenur Kor
    Halenur Kor 22.04.2009 - 13:32

    Yüreğinize sağlık...Saygılar...

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 3 tane yorum bulunmakta