hadi koy sevdanın yerine
koyabildiğin ne varsa
bütün sevgilerin soyu sopu
birleşsin aşkın haçlı duruşuna
ve kırsın onurunu kör kütük
inatçı direnişlerin
irtibatı ölümle sınırlı bu safa
her sabah sormadı mı zaman küreciklerine
Ayna ayna kimdir geceden güzel?
sureti cemalinde canfeza
öpüşleri şair lügatinde en pahalı sözcük
her günü her yarına en uzun doğum
sancısında ben varım..zengin kimsesizliğimle
bütün yitik talihleri saray mahzeninde saklayan
firavun karısı ben...
ve nice sonlar saklarım dişlerimin arasında
ak göğüs tadında vampir yakınlaşmaların
dudak kenarı hatırası sonlar...
sen dilersen kurtar kendini
uzak dur gözleri terli aynamdan
göğü seyre dalmaktan yorgun
ve sonunda asi bir canavar iti..
hadi koy benim yerime ne koyabilirsen
sana kayıtsız durmak ucuz bir rol
sağ elimi uzatırken bakmak istersin
aşkını soluma saklayıveririm
hak ettin bu gafleti ey fena..hakettin
ömrünce bilemiceksin nasıl sevildiğini..
dişiler pazarından davetiye gelmiş sana
güle güle bakışları kayıp ebedi genç
hem her yaşta genç sevgilim..
ucuz ruhumdan paha biçilmez entarilere koş
kısa sevdaların sıyır eteğini
ki zaman mührüyle onaylasın
en mahrem yerlerin
cennete intikalini..
ayna ayna kimdir sonsuzla bağımı koparan
bu benden fettan gece...
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...