AŞKTAN BAHSETMEDİK HİÇ!
Bir barakada, tülden tentelerin altında yaşardık. Onun adı, bazen benim yalnızlığım oluyordu. İçimizden ikimiz çıkıyor muydu bilinmez. Ya da hayat yaşam şansı veriyor muydu her birimize? Sorgulamadık gerçeği. Sırtımızda bir pareo ve birkaç şairin destansı şiiri varken, sorgulamak yalnızca Tanrı’nın şiirine yakışacak bir durumdu elbette. Ona mum ve ışığın farkını anlatırken aydınlığın geçirdiği evreleri anlatıyordum. İnsanın gözlerinden dağılan enerjinin bir mum kadar hızlı yanıp tükenmeyecek bir güç olduğunu belki de…
Tuzlu bir tat bırakıyordu güneş tepemizden sızıp elbiselerimize ulaşınca. Bütün duaları eksiksiz ezberlemişti. Yanlışlık ta buradaydı işte! Ezbere yaşanmış aşklar bırakabilirdi geriye. Gerçek ve güzel olan anında kayboluyordu ortadan. Dağılan bulutlar seyrimizi de dağıtıyordu. Ancak ikimiz çoğullaşıyorduk şehirde. Bir kırlangıcın nasıl öttüğünü sorduğumda ona, bana bütün kuşların hayat hikayesinden bahsediyordu. Aklımı kaçırmış olmalıydım, sınırlarını unutmuş insanların sonunu iyi bilirdim. Sırtlarında büyük ve uzun bir kamburla dolaşırlardı. Ve akşam olup karanlık geldiğinde o kambur daha da uzardı. Gölgelerden korkmamıştım yalnızca onların olduğu yerde belki de yaşam alanı kalmıyordu bize.
Bir barakada, tülden tenteler altında susadığımızı unutarak yaşardık. Hiç paramız yoktu ve dostluğumuz da parasızdı. Onun ellerinden küçük çitler yapardı ortaya yaktığımız ateş. Isınmak için çitleri de yakmaya başladığımızda aşkın cinayeti sevdiğini de anlamıştık. Gözlerimiz ikiletmiyordu serseri tavırlarımızı. Tahammül edebileceğimizden fazlasına ihtiyacımız yoktu sanki. Oysa aşk tahammülsüzlüklerin içinde tahammül edebildiğimiz durumlar yaratabilmekten geçerdi. O yol nasıl çetrefilli ve adaletsiz bir yol bunu ikimizin de yırtık ayakkabıları ve esrik yüreği iyi biliyordu.
Aşktan bahsetmedik hiç! Sadece tasviri yapılamamış yüzlerin sahipleri gibi yazarımızın gözlerine kesik bakışlar atıyor, yanıyor, yamalanıyorduk. Bütün sevinçlerimiz hüzünlerimizle gölgelenmişti. Pazarcıların, pilavcıların ve muhallebi dükkanlarının önünde yaşlanıyordu zavallı bedenlerimiz. Şehrin en kirli sokaklarında yaşadığımızdan, aldığımız oksijen de kirli ve öfkeli kan parçacıklarına dönüşüyordu içimizde. Bu yüzden yaşlanıyorduk…
Öpüşmelerimiz korku doluydu. Sanki biri, bir yerlerden ansızın çıkıp gelecek ve dudaklarımızı mühürleyecekmiş gibi dokunuyorduk birbirimize. Durmadan koşturuyorduk ya, hayat durmadan koşturmamızı söylüyor ve zamanımızı satın almak için para kazanmamız gerektiğini söylüyordu ya bize. Biz de hunharca nefes almaksızın savaşıyorduk hayatın içinde. Oysa “”Bazıları” demişti bana “ Bazıları, hayata yaşamak için gelir, biz…Biz yaşlanmak için buradayız”
Ona hak veriyordum ancak aşkın inancının bunları yenebileceğinden emindim. Ah… Ne çocukluk. Sonra bir gün ödenmemiş faturalar, birikmiş kiralar, biriktirilmiş yalnızlıkları düşünürken, korkunç bir tedirginlik hissiyle girdim kapıdan. Saçları döşemenin üzerine düşmüştü. Yanına koştum. Ağzından garip beyaz köpükler boşalmıştı, sanki bir bulut büyük öfkesini kusmuştu yüzüne. Yağmurunu ise gözlerine boşaltmıştı. Kaldırmaya çalıştım ağır bedenini. Hamlelerim başarısız olmuştu. Hareket etmiyordu. Sonra… Sonra aklıma geldi ölmüş olabileceği. Çünkü ben, bir bulutun, tül tentelerin altında yaşayan bir bulutun ölebileceğini hiç düşünmemiştim. Ağlayamadım o benim yerime de ağlamış olcak. Ve aklıma bir gece önce söylediği şarkının sözleri geldi.
“Bizim yaşamamıza izin vermediler sevgili
Biz yüzümüzü asınca eğlendiler çünkü
Bizim emeğimizle gezdiler sokaklarda
Akşamları eve dönerken taşıdığımız poşetten
Ekmek kokusu bulaşınca nasırlı ellerimize
Biz sevinirdik…
Hayat sevinirdi elbet…
Onlar sevmesini de bilmezdi sevgili
Bu yüzden boyadılar dünyayı koyu bir kahverengiye
Ve neon suratlarını gerdirdiler üzerimize
Aşkı anlatıyorlardı şiirlerinde, şarkılarında, sahnelerinde, resimlerinde
Yalnızca bazıları, evet yalnızca bazıları, tentelerin altında ölüler olduğunu hissedebildi
Yalnızca bazıları aşktan hiç bahsetmedi
Yalnızca bazıları aşktan hiç bahsetmedi”
Kayıt Tarihi : 14.9.2018 16:07:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!