Henüz 16 yaşında...
delikanlılık daha yeni işlenmiş yüreğine
Hayat nedir? bilirde anlatamaz
gururu çok iyi yapar,naziktir dokunsan incinir...
Peki ya aşkı?
ooo kesinlikle aşkı ondan daha iyi bilen anlayan yok olmaz olamaz zaneder
Çünkü aşk; insanın en deli halidir
ve onunda deliliğine işlenmiş bir kere
Aşk insanın sonsuz vede geri dönüşü olmayan yoludur.
İnsana en yapılmayacak şerefsizliği yaptırır
ki adı üzerinde dedimya aşk bu büyüktür derdi,
çekilimez hasreti, yıpratır insanı
pişman ettirir mertliğe yeni adım atmış namerdi...
ve uğruna ölüme bile gelmiş zamanlar olmuşken,
bu ölümlü zamanlar benim içinmiş diye
düşünmeyecek kadar nankördür
ama dedimya aşk bu
ansızın bir gün ardına bile bakmadan çeker gider
terk eder bu cihanı.
Kalpler kırılmış,gururlar incinmiş,
uğruna sabahlara kadar göz yaşları dökülmüş
umrundamı sanki...
Çünkü o ölüme bile giden yollarda
sadece ama sadece terk etmeyi bilir...
Evet dedim ya henüz 16 yaşında diye,
Haaa! ! ! sakın demeyin; yoksa aşk hayata yeni adım atmış
16 lık bedenleride mi incitir diye.
incitir tabi hemde öyle bir incitir ki
Neyse bu acıyı birde incinenlere sormak lazım.
Yani 16 yaşındaki kuzenim tanere ve
aşık olduğu 15 yaşındaki songüle...
Bizim delikanlı taner zamanında ilkokulu
bitirdikten sonra maddi durumu pek iyi olmadığı için
Bir gün eser kafasına büyüklüğün verdiği yük rügarları
ve VAN dan İSTANBUL a çalışmak için
Ayağında çocukluk plastik ayakabılarıyla
alır biletini, o küçük yaşında
ailesine para yollamak umuduyla koyulur yola...
İSTANBUL da kendi gücüne göre bir iş bulup çalışmaya başlar
ve gün geçtikçede istanbul a özenmeye başlar
çalıştıktan bir iki ay sonra tabi yaptığı ilk iş;
Hala toprak kokan aayağındaki ayakabıları çakma konverslere çevirmek...
Tabi onunda suçu değil ya istanbul ne anlasınki
plastik ayakabı giyenin halinden ancak bakıp gülmeyi
öğrenir,ve İSTANBUL ya,
nasıl düşünebilir ki çatlamış o plastik ayakabılarının
altında hüzün dolu bir yaşamın geçtiğini...
Ve bizim delikanlı üstüne bir çeki düzen verip
büyük şehir dediğimiz İSTANBULa köy havası vermemek için
hala köy kokan karmaşık saçlarda artık jöleleniyor.
Neyse günler aylar geçtikçe bizimki artık yavaş yavaş
şehir kokmaya başlıyor..
Böyle devam eder bir iki yıl derken
Köylü dediğimiz benim kuzenim öyle bir hale girer ki
Odukça yakışıklı,nazik ve bir o kadarda kibar artık...
Tabi parada kazanıyor ya çakma konverslerde yerini orjinallere verir.
Nyse hergün olduğu gibi bir sabah gene işine giderken
Aman allahım oda ne...o kadar güzel bir kızla karşılaşır ki
tabi hemen o an duygularını bastırıp gururuna yediremez konuşmayı...
Ve o gün işine gider iş bitiş saati gelir,
Akşam olur,gece olur gün bitiyor...
ama gel gör ki bizim delikanlının aklı hala sabahta kalmış.
Akıl sabahta durmuş,ansızın donmuş kalmış
hareket etmiyor edemez etmemeli..
O gece uyuyamıyor sabaha kadar sigara içip hala gördüğü o kızı düşünür.
Ve gene sabah olur gene iş vakti gelir
ama bu sefer evden erken çıkıp dün sabah
aklının kaldığı yere takrar gidip
belki o kız gene gelip geçer umuduyla saatlerce orada bekler.
Ve nihayet kız gene geçer oradan.
Ama bu sefer gene sonraki sabaha kadar sabredecek
gücünün olamayacağını düşünerek kızla konuşmaya karar verir...
Karar verir vermesinede ya kız terslerse,ya gururumu incitirse
ya beni beğenmezse diye düşünerek tekrar konuşmaktan vazgeçer.
Ama bu sefer hiç olmazsa bu güzel kızın nerede oturduğunu
takip edip öğrenir.meğersem kız bir iki yıldır çalıştığı
iş yerinin hemen yakınında oturuyormuş.
Arada yaklaşık bir hafta geçtikten sonra bizim delikanlı
iyice bağlanıp gecelerce yatamayıp ve
nihayet kararını verip kızla ne olacaksa olsun konuşmayı göze alır...
kızla göz göze geldiği gün duygularını anlatır
ona olan aşkını anlatır.anlatır gecelerce yatamadığını ama
kız kabul etmez; beni rahat bırak bir daha karşıma çıkarsan
seni şikayet ederim deyip korkutmaya çalışmış...
Ama nafile korku aşka işlemez ki...
Hem ne zaman işlemişki şimdide işlesin.
Neyse bizimki devam etmiş bir gün gene kızın karşısına çıkıp
güzelin kolundan zorla tutup ikisi öyle kala kalmışlar...
ve ikisininde o an göz göze gelirken ağızlarını bıçak açmamış.
Bizimki içinden sayıklar: ''biliyorum güzel kız
beni bu duruma zorlayan sen oldun ama hiç umrumda değil...
istersen bağır,istersen küfür et,istersen tokat at ve istersen
buracıkta bıçak sapla yüreğime ama anlaki bunu sana olan
aşkımdan dolayı yaptım yapmak zorunda kaldım.gecelerdir yatamıyorum
senin yüzünden...Yap artık, ne yaparsan yap güzel kız.
senin için ölüme bile hazırım.sen yeterki istediğini yap
ve yeterki kaç dakikalık olursa olsun öylece gözlerime bak..''
Bizimki böyle düşünürken bir anda güzeli; gözleri yaşlı bir şekilde
boynuna sarılmış halde görür...
Ve güzelin söylediği tek şey''Be ey deli çocuk seni ta buraya ilk
plastik ayakabılarla geldiğin günden beri izliyorum
Buraya geldiğin günden beri aşığım sana anlayamadın mı hala''
Ve aradan bir iki yıl geçtikten sonra
en son yaklaşık iki hafta önce
21 01 2008 pazartesi günü ikindi vakitlernde
güzel bizim delikanlıya sormuş; aşkım! babam beni başkasıyla
evlendirecek birşeyler yap diye..Bizimkide sabret aşkım
seni hiçkimseye vermem demiş...E tabi bu güzele az gelmiş
ve kızgın bir ifadeyle ne demek sabret tanerrr! ! !
Beni evlendiriyorlar diyorum sen hala sabretmekten bahsediyorsun...
Güzel o sırada ağlar ve bizimkininde gözleri yaşarır çünkü
nede olsa canından çok sevdiği kızın gözlerinden yaşlar akıyor
hangi yürektir ki dayansın ve ağlamamak elden mi ki
gözyaşlarını tutabilsin...
Neyse güzel o sırada demek çözüm bulamadın demek beni
başkasına vermelerine izin vereceksin öylemi? deyip
tam sırtını çevirip çekip giderken bizim delikanlı dayanamaz..
Ve gene kolundan tutup ama bu sefer ona olan
aşkını anlatmak için değil tabiki,bu sefer hiç bırakmamak için tutar...
ve güzele en sevineceği şeyi söyler 'kaçalım aşkım'
E tabi güzelinde istediği buydu ya...
Neyse bizimki güzeli alıp direk en güvendiği akrabasına getiriyor.
ve o sıralarda güzelin ailesi işin farkına varıp hemen şikayet ediyorlar
bizim kız kaçırıldı diye...
Ve işin ilginç tarafıda delikanlının en güvendiği akrabasıda
bu güzelim aşkı kendilerince gereksiz görüp
acımasız vede alaylı bir şekilde bu cihanda ve bu zamanda
benzerlerine pek rastlanmayan bu güzelim aşkı
dört duvar arasına hapsedip özgürlüklerini kısıtlayıp
yetmiyormuş gibi birde zindanlara teslim ediyorlar...
Ve aşıklar, kaçamaklarının ilk ve son gecesinide
nezarethane kapısında aşıklar uğruna nöbet tutmak zorunda kalan
polis abileriyle beraber elleri kelepçeli bir şekilde
gözleri sabaha kadar yaş akar halde geçirmişler...
Ve sabah ailenin şikayeti üzerine ikiside
mahkemeye çıkmak zorunda kalıyorlar.
Hakim sormuş: kızım şikayetçimisin bu delikanlıdan? diye.
Güzel: hayır hiç bir şikayetim yok efendim.
Hakim bizim delikanlıya sorar:oğlum peki sen şikayetçimisin?
Bizim aşık o an güzelin gözlerine bakıp yavaşça güzele seslenerek
aşklarının son şakasını yapar;
gözleri kurumuş yaşlarla hafif gülümseyerek
Şıttt aşkımm! ! beni zorla kaçırdı diyim mi? hani bir ara bana
soruyordun ya; Aşkım farzetki bir gün beni hapisaneye attılar
beni ziyaret edecekmisin diye...
Ve tekrar yüzündeki hafif gülümseme gene yerini hüzüne bırakıp
tekrar gözlerinde hafif hafif yaşlar süzülerek;
Aşkım artık o şansımız bile yok bizi ayıracaklar biliyorum
Asla görüştürmezler bu bizim son bakışlarımız gözlerime iyi bak...
Ve keşke sen burda mahküm olsaydında ben değil ziyaretine gelmeyi
ömrüm boyunca hapisanenin önünde acılar içinde kıvranıp
betonların üstünde yatmayı bile az görürdüm kendime
taki senin uğruna hasratin uğruna aşkımız uğruna düşüp ölene kadar...
Mahkeme bitmek üzere ve dışarı çıkma zamanı yaklaşıyor
her iki ailede bekliyorlar kapıda biliyorlardı aşıklar,
artık hayatın onlara zindan olacağını...
ve bu onların son bakışları olduğunu biliyorlardı ikiside
çnk birazdan dışarı çıkar çıkmaz artık birbirlerinden
kopacaklarını biliyorlardı..Ve son olarak polisler onları
dışarı salar salmaz aşıklar ailelerini(düşmanlarını) görür görmez
Son bir defa sarılma umuduyla birbirlerine doğru
yürekleri sızlatan o çığlık çığlığa bağrışlarıyla,
ve aşkı insana nefret ettirip hayat boyu unutamayacakları
o hıçkıra hıçkıra ağlayışlarıyla birbirlerine doğru
koşmaya başlarlar ama nafile...daha ilk adımlarıyla beraber
kafeslenmişlerdi bile.herşey için çok geçti artık...
Ve artık güzel kız ilk günkü gibi delikanlıya doya doya
sarılıp deli çocuk diyemeyecekti..artık boğazlar düğümlenmiş
o güzelim özgürlük çığlıkları için bile vakit çok geçti,
çünkü ikiside artık çoktan birbirinden uzaklaştırılmıştı birkere...
Ve oracıkta geriye kalan sadece küçük aşıkların
kahrolası ayrılık dolu gözyaşları olmuş oldu...
Kayıt Tarihi : 4.3.2008 18:59:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!