Aşksız Doğmasın Çocuklar

Selver Yıldırım
3

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Aşksız Doğmasın Çocuklar

Bir evet kadar yakınım sana
Bir hayır kadar uzak.
Kim bilecek oysa
Giden bir ömrün toplamıdır iki hece
Kalanın fermanı olsan da olmasan da.

yinede, suretleri yasamin
sokup alinir gibi duvardan
sokulup atilmiyor hafizadan
ya gunlerime akacak cismin
ya benligime resmin.
Bir acıları unutma kadar yakınım sana
Bir ihanet tanıklığı kadar uzak
Ben tüm yaşamı doldurmak istiyordum seninle
Sen içindeki canavarı doyurmak istiyordun benimle

Ve sevda
Hep yanlış adreslerden
Hep buruk
Suçlu
Ayrılıyordu dünyamızdan

Düşünsene, kaç milyarincı versiyonuyuz bu filmin
Şarkılar, şiirler, kitaplar
Bizi anlatır da
Bize öğretmez.
Kırılınca anlıyoruz;
Her insanın başı kendi taşına çarpar
Çarpınca anlıyorum
Aşk bağrında ihaneti saklar da
Saklayacak bağrı yoktur ihanetin aşkı.

Bir otobüs yolculuğu kadar yakınım sana.
Biletsiz yolcu kadar uzak.
Otuzunda kırılıyor fayım
Yıkılıyor bir bir saflıklarım
Bir 'gerçek' enkazında
Can çekişiyor niyetlerim
Ben can çekişiyorum.
Çığlığıma yardım değil duyduğum
Tozlu bir aksi seda.
Otuz yaşım miladım oluyor
Milattan önce
Pembe-mavi bir saflık
Tüm dünyayı kucaklıyorum.
Milattan sonra
Siyah-beyaz bir bilinç
Kucağıma sığmıyor yanlızlığım.

Yedi kapı açılması kadar yakınım sana.
Bir gardiyan kilidi kadar uzak.
Yine de kapılar değildir alıkoyan
Kilitler değil
Yüreğin kaç kilometre uzak bana
Hangi tünel
Hangi firar beni ulaştırır sana

Sen politika ile kirlenmiştin
Ben seninle
Senin gözünü hırs köreltmişti
Benimkini sen
Erkil putların vardı
Benim zincirlerim
Köyümüzden, şehrimizden, genlerimizden kalan.

Gözlerinin derinine bakıyordum
Gözlerini kaçırıyordun
Bir gazete yazısı geliyordu aklıma
“Hoşlanmaz erkekler
gözlerinin derinine bakan kadınlardan”
Anlıyordum
Aşksızlıktı çağımıza bakan
Gizlendikçe gözlerinin derininde yalan
Aşkta yalan.

Bir firar kadar yakınım sana
Dur ihtarsız bir ölüm kadar uzak
Tehlike çemberleri örülüyor çevremde
Bir cadıya dönüşüyorum
Her bakış, her yürek bir avcı
Avlanıyorum kansız.

Kansız olmuyor sana gelişim
En çokta kanarken özlüyorum
Kimse görmüyor
Ruhun kanaması renksiz
Kimse duymuyor
Ruhun çığlığı sessiz
Ve şairlik güçsüzlükmüş aslında
Onuru kalkan
Giremediği kapılardan
Kendine dönüş yapan

Bir imza kadar yakınım sana
Bir karar kadar uzak
Hep tersini yaptığım kararlar alıyorum
Kararı ebedi yasanın ne, bilmiyorum.
Tanrısal iğfali ruhun diyorum
İncir yapraklarını yetiştiremiyorum.

Yenilgi kokuyor bu kibir, bu gurur
Dervişleri kıskanıyorum.
Yenilgilerden zaferler yüreklerinde
Kederlerle örselenmez mutluluklar
Ve ben artik düşü okyanus bir ırmak değilim
Okyanusum, düşleri kıyılarla boğulan
Sınırlari vuruyor öfkelerim
Kırıyorum
Yıkıyorum
Duruluyorum
Bir sevda gömülüyor içime
Ben gömülüyorum kendime.

Barış kadar yakınım sana
Müebbet kadar uzak
Bir bomba patlayacak sanıyorum
Bir uçak bombalar yağdıracak her an
Hep çatışmadayım rüyalarımda
Kolları,bacakları kopmuş insanları kurtarıyorum
Hep tutukluk yapıyor silahım
Ölecekken uyanıyorum.
Bilgi, sanat, söz değil
Son bir umutla rüya satmak istiyorum
Biliyorum
Doygunluk noktası savaşın
Kana bulanmasıdır rüyaların.

Bir an kadar yakınım sana
Sonsuzluk kadar uzak
Kendi düşlerimin tanrısıyım
Savaşları kaldırıyorum önce
Bilcümle eşitsizlikleri sonra
Zıtlar gerçekten birlik oluyor
Uzaylılara yenilmiyoruz.
Varoluş bir muamma değil
Saklanmıyor bizden ilahlar
Bilen yok, masal ne, düş ne
Ölüm, lisanüstü bir yaşam.

Olmayacak düşleri dişliyorum
Takılı kalıyor bir mayından arta kalan protezlerim
Dişsiz, düşsüz olmuyor
Bir dişçiye gidiyorum
Bir düşçüye gidemiyorum.

Özel bir fahişe kadar yakınım sana
Bir azize kadar uzak.
Bitmeyecek bu araf
Bu mahşeri sorgu bitmeyecek
Ne cennete yetecek sevaplarım
Ne cehenneme günahlarım
Hep seni isteyecek baştan çıkmış yanım
Hep seni itecek vicdanım
Duymayacak ne çağ, ne tanrı
Kendime kalacak isyanım.
İçimde yönsüz öfkeler
İkilemsiz yaşamları özleyeceğim
Savaşsız- barışsız
Şeytansız- meleksiz
Vicdansız,
Namussuz,
Tabusuz
İhanete ihanet edilmiş
Kehanete aşk ekilmiş.

Kendim kadar yakınım sana
Sen kadar uzak
“Kavuşmak ölümüdür aşkın” diyorlar
Yani aşksız doğuyor tüm çocuklar
Düşün, bir yüzyıla kaç savaş sığar
Kaş yüzyıla bir peyganber
Kaç bin yıldır ihanette
Doğuran rahme erkekler
Ve kaç bin yıldır kadın
Gayri resmi müebbetlik çeker
Bilmezsin belki
Maldan, mülkten, silahtan önce
Çobansızda yaşadı sürüler
Bir av kanıydı damarlardan akan
Birde aybaşı kanı
Belki de bu yüzden kadın
butun kanamalardan nefret eder
belkide bu yuzden
Ölümü değil, yaşamı besler
Belki de bu yüzden
Şimdilik HOŞÇA KAL
Aşksız doğmasın çocuklar.

(Aralık 2001 Erzurum cezaevi)

Selver Yıldırım
Kayıt Tarihi : 9.3.2007 17:51:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Selver Yıldırım