istikamet düş tarlasında mor sümbüllere
uygun adımla marş marş
uzun ve kısa günlerin
çile kapısından
ışık hızında
hava gibi
süzülerek
uzaklaşıyorum
hasretten
yollar yola
eklenmeden
bekle
.........
umut
suya çizilmiş bir resim gibi titrek
cinnet geçiren yağmurlar gibi pervasız
yolculuk dediğinse hep vakitsiz hep hüzünlü
ama yoksulun ekmek kapısı alın teri gibi sıcacık
keşke ellerinde bir aşk mektubu olsaydım
ara sıra oturur özledikçe okurdun
geçmiş hatıraların gölgesine yaslan bence
bir düşe uyu bir rüyaya uyan ama
güvenme
yine de
ayrılık diye bir gerçek var
imkansız aşkların lügatında
bak koşar adımlarla geçiyor zaman üstümüzden
sen üzüldükçe yüzün mürekkep balığının siyahına dönüyor
bense uzaklaştıkça senden ana rahminden kürtaj edilmiş
bir bebeğin karın boşluğuna düşen yara oluyorum
bütün bunları uzaklardan
kulağına alaturka bir aşkın penceresinden fısıldıyorum
seni yurdum gibi annem gibi ayaz gurbetlerde
babam gibi özlüyorum
özlem üstümüzde
sevdanın kırk delikli hırkası da olsa
poyrazlar üşütmez soğuklar çarpmaz bizi
biliyorsun eş ruhlar için mekan zaman ayrılık
diye bir şey yok
şimdi koş aynaya
yüzüne yansıyan güzel gözlerine bak
nasıl da aşkla bakıyor olacağım sana gülümseyen gözlerinden
............
11102024
21:58
Ayşe Uçar
Kayıt Tarihi : 14.10.2024 20:53:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!