Aşkıyla Sarhoşum
Dalga dalga mehtap, baktım yüzüne,
Bu gün ben bir hoşum, deyme keyfime.
Tılsımlı tebessüm, daldım hüzüne,
Aşkıyla sarhoşum, deyme keyfime.
Nakış nakış ruhum, nazar bitince,
Son buldu seherde, horuz ötünce,
Çorbalar dualı, kaşık atınca,
İçmişim bir hoşum, deyme keyfime.
Edep büklüm büklüm, vefa yerinde,
Şeytan esir olmuş, yok içlerinde,
Çaylarda demlenmiş, içtim serinde,
Ruhumla doymuşum, deyme keyfime.
Bu nasıl güzellik gelgelli töre
Sahabe bakışlı ermişler sırra
İstikbal burdadır, burda tek çare
Âşıklar bulmuşum, deyme keyfime.
Bu dünya fanidir, faniler duyun!
Köpükten saltanat, sırlı bir oyun,
Kadem bastım sırra, değişti huyum,
Ölmeden ölmüşüm, deyme keyfime.
Mahşer uğultusu, gelmez gülmeye,
Öldürdüm ölümü, geldim ölmeye,
Yeterki kul hakkı, Ömer gelmeye,
Almışım,helâlık deyme keyfime
Ömer Ekinci Micingirt
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Gültekin ZoroğluKayıt Tarihi : 20.12.2006 11:27:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
' Yerleşik hayatın hüküm sürdüğü her yerde, insanoğlunu değişik şekillerde etkilemiş olan şiir, farklı tanımlamalarla bugüne kadar gelmiştir. Denilebilir ki şair sayısı kadar şiir tanımı vardır. Zira hevasına boyun eğen bir kişinin, şeytanın tuzağına düşmesi ve onun oyuncağı olması çok kolaydır. Şeytanın yönlendirdiği insan, sapmış ve azmış bir insandır. Şairler, kemal-i hayretle, işlerine yarayan her vadiye giderler ve ağzına gelen her şeyi söylerler. Meselâ, bir kimseyi methettikten sonra zem, zemmettikten sonra methetmekten, tahkirden sonra tazim ve tazimden sonra tahkir etmekten çekinmezler ve efallerinde vaki olan tenakuzdan asla utanmazlar ve sözleriyle de asla hak aramazlar, işlerine nasıl gelirse öyle söylerler.” Zulüm, hiçbir coğrafyada, hiçbir şekilde tasvip edilemez ve insana yakışan bir davranış biçimi değildir. Zulüm payidar olmaz. Zalim de öyle… “Zulüm ile abat olanın, ahiri berbat olur.”. Şairlere, zulüm karşısında kendini savunma hakkı verilmiştir. Bu istisna şu manaya gelmez: Şiir, sadece bir başkaldırı, bir isyan, bir zulme karşı savaşma aracıdır. Hayır! Şiirin görevi sadece bu değildir. Hayal, dinen haram olmadığı gibi zararlı da değildir. Tasvip edilmeyen ve muzır olan hayalperest olmaktır. Hayali olmayan insanın şair olması ve şiiri yakalaması muhal gibidir. Hayal, yerine göre ibadet hükmüne geçebilir. Hayal kurmak ve gaye-i hayal peşinde koşmak ayrıdır; hayalperest olmak yine ayrıdır. Birincisi, zararsız hatta gereklidir; fakat ikincisi muzırdır. Hayallerin en önemli özelliği, gerçekleşebilir olmalarıdır. Hayal kurmak; insanın ufkunu açar, ümidini kamçılar; ancak hayalperest olmak, hayalle hakikati karıştırmak demektir. Hayalperest bir kimse, hakikatten uzaklaşır ve böyle bir kimse, kelimenin tam manasıyla şaşkın şaşkın dolaşır. Kur’an, bu tavrı tasvip etmiyor. Sadece şiirde değil, bütün edebî eserlerde hardal tanesi kadar da olsa hakikat bulunmalıdır. Her edebî eser; hakikatten söz etmese bile, hakikat üzerine inşa edilmelidir. Hayal, eseri süsler; yeter ki o eserde zerre miktar hakikat olsun. Temsilî ve hayalî hikâyeciklerle, çok büyük hakikatlerin anlatıldığı bir gerçektir. Yeter ki her hayalin, hakikate dönük bir yüzü olsun. Her hayalde, bir hakikat danesi bulunmalıdır.. Müslüman bir edip (şair ya da nasir) hayalperest davranamaz. Hayalperestliğin ifrat noktalarından biri kabul edebileceğimiz “fantezi” peşinde koşamaz. Nazmın veya nesrin ayrı ayrı vadilerine dalarak, ‘romantizm, realizm, rasyonalizm…’ deyip esas mevzuyu ve muhtevayı, mana ve gayeyi bir tarafa bırakır, şaşkın şaşkın sağda-solda dolaşırlar.”.” Demek ki doğru ve yanlış meselesinde şairin kendisine bir istikamet belirlemesi önemlidir. Şiir, bir bakıma “sözü güzel ve farklı söyleme sanatı” nın adıdır. Şair, kelimelere farklı manalar yükleyebilir, kelime oyunlarına yer yer başvurabilir, mübalağa da yapabilir. Ne var ki, yalan söyleme hakkına sahip değildir. Yalan söylemek, aslında bir hak da değildir. Şair, yapmadığı şeyi söylememelidir.'
TÜM YORUMLAR (1)