Gidişinin üzerinden ne kadar geçti bilmiyorum.
Saatleri saymak, günleri toplamak, aylarla çarpmak, yıllarla uğraşmak bana göre değil.
O kadar zamanım var mı sanıyorsun.
Ben seni düşünmekle meşgulüm, ben seni yaşamakla, ben seni anmakla…
Sana ayırdığım bütün zamanlardan fırsat kalmıyor hesap kitap yapmaya.
Hem öyle boş işlerle uğraşamam…
Hem seni düşünmekten bir an olsun uzaklaşmaya ne gerek var? ! …
Benim tek işim, yegâne uğraşım seni düşünmek, tek ümidim ise yeniden bana dönmen.
İnan…
İnan bana gülüm “Ne ağzımın tadı var, ne canda huzur, gönül nasıl derin bir kederde” bir bilsen…
Bazen ümitlenmiyor değilim.
Şöyle..
Şöyle tekrar gelsen,
Yanı başıma otursan tıpkı eskisi gibi,
Sabahlara kadar hiç durmadan, hiç bıkmadan, hiç usanmadan sohbet etsek…
Sen benim gözlerime baksan hayallere dalsan,
Ben senin gözlerine bakarak geleceğe dair ümit dolu sözler söylesem.
Birden çocuklar gibi sevinsen ve sevinçten boynuma sarılsan.
Bir ev kursak hemencecik o arada.
Salonunu, odaları ve mutfağı…
Hatta bahçesine ekeceğimiz gülleri bile saysan; kırmızı, sarı, mor ve beyaz…
Çocuklarımız olsa boy boy, kız erkek fark etmez.
Onlara aşkımızın hikâyesini anlatsak günler geceler boyu…
Yok, yok bu umarsız tavrın beni korkutuyor.
“Aşkından ümidi kestim hiç olmazsa, evim şenlensin sohbete gel” o bana yeter.
Hadi inadı bırak, “dön” desem döner misin bilmem ama…
Dönmeni öyle çok istiyorum ki bir bilsen…
Bazen düşünüyorum da, bilmeden işlediğim bir suçun cezası bu kadar ağır mı olur diye? ! ...
Ne kadar af diledim oysa, ne kadar pişman oldum. Bir saniye bile dinlemedin, savunma hakkımı elimden aldın, hem de hiç acımadan, hiç gözümün yaşına bakmadan, hiç korkmadan…
“Sen hiç fark etmeden kalp kırmadın mı, merak edip vicdanına sormadın mı
Ne yaptım ben sana bu kadar, nihayet ben de bir anadan doğmadım mı? ”
Gözlerime baktığında, geleceğe dair güzellikler gördüğünü, içinin neşeyle dolduğunu söylerdin. Senin için en güzel şey, benle birlikte olduğun zamandı. Senin hayatta yaptığın en doğru şeyin yine ben olduğunu söylerdin. Şimdi ne değişti söylesene?
Özür dilemem, yalvarmam fayda etmedi, duymadın bile beni.
“Bir daha olmaz, bin kere tövbe, kan davası mı, bu nasıl öfke! ”
Mutluluğumuzun üstüne çektiğin bu acıyı beğeniyor musun?
İnsan sevdiğine öfke duyar mı, söylesene…
Bak, “Perişanım şimdi mutlu oldun mu, başını yastığa rahat koydun mu? ”
Sıcak yastığa hasret olalı ne kadar oldu bilmiyorum.
Uyuyor muyum, uyanık mıyım, farkında değilim.
İçimde hep bir ümit, bana yeniden döneceksin sanıyorum.
Her sabah evden çıkarken, her akşam eve dönerken kapıda senle karşılaşacağımın hayalini kuruyorum.
İşte bir tanem, bu aşk beni ayakta tutuyor, bu ümit beni yaşatıyor.
Biliyorum geleceksin, bugünde olsa, yarında olsa, bin yıl sonra da olsa geleceksin...
“Aşkından ümidi kestim, hiç olmazsa, evim şenlensin sohbete gel de”
O bile bana yeter.
* * *
Teşekkürler Sezen Aksu… (Şiirler “Perişanım şimdi” şarkısından)
Naif KarabatakKayıt Tarihi : 11.6.2009 15:39:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!