Aşkın Ve Suların Öğleni Şiiri - Doğan Ergül

Doğan Ergül
1

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Aşkın Ve Suların Öğleni

öğlen güneşi soyuyor her şeyi...
ışıyarak üşüyor dal

yalnızlık
yol üstü çiçeği
o hep bir şiiri ağırlayan

benim için bir dalgınlık tut
yüzümü eriterek geldiğim günler için
boynundan konuşuruz
ayaklarımızda toplanan güvercin gülüşlerinden
uysal ve aceleci...

varsay ki bir kapı kalmıştır bir kentten
nasılsa bulunur içini kımıldatan bir gülüşün şarkısı
sokakları büyüten omuzlar için...

giderek konuşurum suların inceldiği yerden
alnına bir güneş taşmış ya hani oradan
ve uzak bakmaların eğiyor ya öğlenin açısını

şimdi aşk
sularını saydığım havuz
taşların kırılan yerleri...

dilimde haşhaşa durmuş zaman

Doğan Ergül
Kayıt Tarihi : 27.10.2012 20:30:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Yavuz Girgin
    Yavuz Girgin

    harap bir havuza varıp da yok olan şeyleri çoğaltarak saymak
    bir nehir gibi kırılan bir kalbi onarır gibi içinden içine dalıp da

    Cevap Yaz
  • Hasan Buldu
    Hasan Buldu

    Reşide hanımın validelerine Allah'tan rahmet, kendilerine ve kederli ailesine sabırlar diliyorum.

    Günün şiiri güzeldi, tebriklerimi iletiyorum.

    Cevap Yaz
  • Günün Şiiri Editörü
    Günün Şiiri Editörü

    Sitemizin değerli şairlerinden Reşide Sarıkavak hanımefendinin muhterem validelerine Allah'tan rahmet diliyorum.

    Başınız sağolsun efendim.

    Günün Şiiri Editörü

    Cevap Yaz
  • Selçuk Bekâr
    Selçuk Bekâr

    Ve şimdi Reşide Hanım'ın acı kaybından haberdar oldum, baş sağlığı diliyorum.

    Cevap Yaz
  • Selçuk Bekâr
    Selçuk Bekâr

    Zorlama teşbihler var bolca.

    Kurguladığınız kendi içinde sağlam bir zincire sahip olacak evvelâ. Varsın net bir biçimde gerçek kastınızı saçıyor olmasın ortalığa ve -yine- varsın, sadece siz ve iliklerinizi bilenler anlayabilecek olsun tam olarak neyi hedeflediğinizi.

    Bunu yaparsınız, yaparız, herkes bir şekilde yapar, yapmıştır. Ama siz tasınızı tarağınızı alıp başka bir evrene taşımışsanız kendi içinde o evrenin kurallar silsilesini önce oluşturur, sonra uyarsınız onlara. Meselâ sevgiliye gidiş bir kuşun havada süzülüşüne benzetilecekse gerekirse çizer üstünü sevgilinin, martı da martı der durursunuz ama martı (eğer kanadı kırık gibi bir gerekçe bulmazsanız) kanat çırparak uçar.

    Demem o ki, bir martıyı yılan gibi süründürecekseniz, bunun da kulbunu hazırlamak zorundasınız.

    Yok, bu olmuyor mu? Her mısrada çarpıcı söz öbekleri bir şiiri iyi şiir yapmaz. Asıl âleminde değilse bile götürüldüğümüz âlemde bambaşka bir resmi seyrediyor bulabilmeliyiz kendimizi, gördüğmüzü anlatabilmeliyiz başkalarına (Varsın şâirin kastı onunla ilgisiz bir başka âlem olsun)

    Yalnızlığın bir yol üstü çiçeği olması çok güzel.
    Böyle bir yol üstü çiçeğinin bir şiiri ağırlaması nedir?
    Zaten iki mısrada bir şiir yapmışsınız, geriye şiir mi kalmış, şiir deyip kendi kurgunuzun büyüsünü kendiniz niye bozuyorsunuz?

    Şimdi şiire bu gözle yeniden bakalım:

    Bir dalgınlık tut benim için (tamam)
    Tamam
    Tamam

    Yani, fena bir şey de çıkmıyor ortaya hani
    Bazılarınız bu tür şiirler yazmaya devam etsin. Peki :)))
    Her şiiri önce eşek sudan gelinceye kadar kurar kaldırır sonra beğeniriz nasılsa biz de.

    Not: Beyefendi siz kendi işinize bakar mısınız?
    Daha önce de söyledim, ancak özgüveni yetersiz kişilikler başkalarını kollar kendi sözlerini söylemeden önce. Biz her kim için ne diyeceksek onu kendimizden söyler, fikrimizde bir değişme olursa sizin gibilerin sataşmalarının mevcudiyetinden bile tırsmadan bu değişikliği beyanda bir beis görmeyiz. Demeyiz ki şimdi diyecek ki ben eleştirdim de sözünü yedi. Yiyeceğimiz bir söz varsa biz yer, söyleyeceğimizi kendi yüreğimizden söyleriz.

    Not: Her şeye rağmen şiirlerde şiir kelimesinin kullanılmasına şiddetle karşıyım.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (19)

Doğan Ergül