Aşkın İlkbaharıdır Gözlerin

Selahattin Yetgin
1613

ŞİİR


33

TAKİPÇİ

Aşkın İlkbaharıdır Gözlerin

Bir zaman kapsülüne yüreğimi koydum, çocuklaştı ruhum
Mevsimleri milyonlarca parçaya böldüm, yeniden doğdum
Işık aradım kutsal yüreğinde, orman gözlerinde kayboldum
Sırma gülüşlerinle ez beni, göğsünde dinlenip şarap oldum.

Gül düşürmüşsün gönlüme merhabandan bu yana, onun için gülüm olmuşsun. Sensizliğin çiçeksiz mevsimlerinde bunun için yaprak kalmış, öksüz dallarda solmuşum. Gülüm olmuşsun özlemin alacalı şafaklarında, kokunla dünyanın ilhamını çözmüşüm. Boş vermişim geçmişime, unutmuşum acılarımı, ben sesinle, gülüşünle, yüreğinle en yaşanası, en tapılası bir dünya kurmuşum. Seni severek, seni özleyerek insan olmanın şifresini kırmışım.
Yıllarımı bir çeyrek geriye sarıp sana yol aldım ufkumu zorlayarak. Deniz kokusuna sürdüğüm yüzümü Ağustos güneşlerine astım. Aynı yollardan geçerek, aynı şarkıları sana getirdim. ‘Yarınlar bizim’ diyordu bildik bir şarkı, ama biz neden yarınsız şarkılarda ağlıyorduk. Islak mendillerde bir kızın gülüşlerini aradık birlikte ve bir adamın sevdalarını dinledik martılardan. Aynı zaman değildi ulaşılan, ama aynı sevdaydı yaşanılan.
Gözlerinin denizlerine serptiğim ağlara geceleri şiir ağıtları sürüyorum. Kokunu bana getiren melteme türküler söyleyerek saçlarının ince tellerini gönlüme doluyorum. Zeytin gözlerinden kurduğum aşkının sofrasına martılar çağırıyorum. Senin için gül kokulum en doyumsuz hasretler besleyip, sevdanla uykulara dalıyorum.
Doğrudan özleme çıkan bir yolda sol yanımdaki en elim ağrı oluyorsun, güzel gözlerinin özü yüreğime saplanınca. En çok nefes alıp verirken batıyor dudaklarının bal yapan iğneleri bedenime. Yorgunluğumun kristalleri paramparça oluyor gülüm, sen gelince gecelerime.
Şimdi aynı bekleyişin titreşimleriyle avuçlarımızdaki pembe ışıltıları birbirimizden gizliyoruz. Yürek tarlalarımıza düşen cemrelerin dingin suları yürüyor usul usul kökümüze. Günleri ekiyoruz şiirli uykularımıza ve hep aynı gülüşün izi yayılıyor özlemli dudaklarımıza. Sorgusuz bir buluşmanın aleviyle güller dikiyoruz sevdamızın eşsiz bahçelerine.
Umutlarımız vardı solgun ve yorgun yüzümüzü aydınlık kılan. Her mevsim karanlık yollara sürerdik gönlümüzün kervanlarını. Susamış dudaklarımız yüreğimizin kör düğümlerini çözmeye, geçmişimizdeki pişmanlıkları silmeye tutkuluydu. Yürüdüğümüz yollarda dağlar cüceydi, bulutlar aya küskündü ve biz ayrılığın olmadığı kentlerde gamsız türküler söylemeye yeminliydik.
Gözlerinin eşsiz rengine hayran yüreğimle gönlünün deryasındaki tahta kuruluyordum, sen bana gülünce. Yağmur yağıyordu gülüşlerinden uzak kalınca sensizlik odalarıma. Benliğini arayan bir savaşçı gibi kurşun sıkıyordum kefensiz yalnızlığıma. Nisan çiçeklerimi açtırırdın oysa bakışlarınla, bir avuç toprağımda. Gelişinle ipeksi saçların savrulur, al yanaklarında kirazlar açar, hilal kaşlarının yaylarından duygulu bir keman sesi yayılırdı odama.
Aynı parçaların birleşiminden kurulu bu hayat zembereğinde, en yaşanası anları hayal ederek kurarız gönül saatimizi. En güzel sözlerin, en farklı yürekleri özleyerek gecelere sarılırız yar gibi. Saatler durmaksızın işlerken sevdanın kimi elleri üşür, kimi de hüzünle yürek büzüşür. Bu düşler tarlasında gülüm, bir gün nasılsa, gözyaşları bile mutluluğun ülkesinde fısıltılı bir kahkahayla da olsa gülüşür.
Yorgun saatlerin uykulara sarılıp dinginliğe kapıldığı anlarda, ben sana kelimelerden rüyalar indiririm evrenden. Ruhunu bir sıcak öpüşle kutsayıp ateşler yakarım dağlarda. Duman çağrılarla halkalanıp ellerine uzanırım, yanaklarımı ısıtmak için. Gözlerinin her birine beste beste karanfil ekerim, kokunu kaybetmeyesin diye. Mevsimlerin çığlığı başlayınca ellerini bırakır, ülkeme dönerim rüyaların eksilmesin diye.
Senden sonra biliyorum ki, yine sana acıkacağım. Yoktan var ettiğim bir sevdanın hasta döşeklerinde yatacak, üzerime titreyen sevginin ilacında derman arayacağım. Pişmanlıklarımda yine beni affedecek, sevdanın aleviyle çarpan kalbimi avuçlayacaksın yeniden. Sonsuzluk bekleyişlerimizin sarı sonbaharlarına aldırmayacak, ufukta batan bütün güneşlere yüreğimizin ıslak mendillerini asacağız. Senden sonra da sönmeyecek bu harlı ateş, her öğün yine aynı sofraya kurulacak, sevdanın kutsal yataklarında her mevsim yine uykulara dalacağız.

Selahattin Yetgin
Kayıt Tarihi : 1.4.2007 11:01:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Ruhumuzdaki sevgi çiçeklerinin göğsüne yüreğimizi yasladığımızda kurgusu başlar şiirlerin. Her mevsim eşkalini çizdiğimiz AŞK tuvallerine koruk hüzünler sürsek de, ertelenmiş günler dayanır kapımıza. Demir almış gemilerimiz denizlere açılır, şair yüreğimiz bir sevgilinin gözlerinde pupa yelken yolculuklara çıkar...

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Fidan Boduroğlu Bulut
    Fidan Boduroğlu Bulut

    keşke sevdalar böylesi yürekten dolu dolu ve gerçekçi olabilse..ne güzel bir anlatım olmuş....nasıl emek kokuyor sevdadan yana...
    saygılarımla
    fidan

    Cevap Yaz
  • Saadet Ün
    Saadet Ün

    Bir zaman kapsülüne yüreğimi koydum, çocuklaştı ruhum
    Mevsimleri milyonlarca parçaya böldüm, yeniden doğdum
    Işık aradım kutsal yüreğinde, orman gözlerinde kayboldum
    Sırma gülüşlerinle ez beni, göğsünde dinlenip şarap oldum.
    .................

    Şiir kaleminizde buluyor kendini... biz şiirde buluyoruz güzel şiir okumanın tadını...

    Yine güzeldi. Tebrikler
    Saygımla

    Cevap Yaz
  • Nil Kursun
    Nil Kursun

    Yurkten akan bu guzel misralara anlam katan ellerinizi , kaleminizi ve duygularinizi kutlarim .

    Tebrikler .

    Saygilar.

    Cevap Yaz
  • Nil Kursun
    Nil Kursun

    Yurkten akan bu guzel misralara anlam katan ellerinizi , kaleminizi ve duygularinizi kutlarim .

    Tebrikler .

    Saygilar.

    Cevap Yaz
  • Nurten Hürel
    Nurten Hürel

    TEBRİKLER..ZEVKLE OKUDUM YİNE...SAYGILARIMLA...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (8)

Selahattin Yetgin