bir fırtına getirir kimsesizliğime arkadaş seni
ardında yalnızlığın hüzzam melodileri vardır
renkleri soluk sonbaharlar gibi derin hüzünlere gebe
yağmur damlacıkları toplanır hikâyelerin faslına -ey
tekerlemelerin sultanı aşk, ne demeye bu kadar zalimsin?-
bir mim koyar sual ederim her bir kadim mesneviye
kim ki aynaya baksa senin cürmünü yakalar benliğinde
sefil bir saltanat sıralar hânesinde dünya denen misafirhâne
kumdan heykelleri insanları bendesi kılan o şehevi virane
en sevgilileriyle en küflü yalancıklar şiir olur kurulur
yelkovanlar akrebin derdiyle döner pervane olur
celladına meftun kör âşıklar asırlarca arzı endam ederler
sisli seherlerde güneş kuytusunda mırıldanan bir yokluk
âlem siyaha alışır bir kere şuhluğunu görmeyegörsün
bulutlar semadan göz kırpar pekâla senin ikramın sarkar
tükettin mecnunları çöllere serildi develerin aruzdan adımları
zümrüt bakışlarına toprağın bakakalmış âşıklar sevdayla
ahşap kapılarından geçip mazinin muazzam haykırışlarıyla –ey
yerde ve gökte ne varsa hükümran eylersin, ne kudretlisin!-
ufuklara seyyahın maceralarından habersiz nice hayran süzülür
dizilir makamın hürmetine mehtabın şefliğinde yıldızlar sırayla
ve sayılı günlerin kelebekleri sahte sonsuzluklar sunarlar
ve som sunaklarda altın kadehlerde lâl şaraplar tadılır
kanat çırpar Ankalar masalsı diyarlar seyrinde pembe düşlerin
nakaratları benzer efsaneler dillendirir asırlardır benzer âşıklar
can canana can bağışlar ki canı candan ödünçtür can bunu bilmez
ah ki faydasız saniyelerden asırlık heyecanlar kırpmak hevesi
bir an gelir rüyâdan sıyrılır sonsuz addedilen zaman tükenir
göz her gördüğünü güzel zannetmede pek de mağrurdur
güzel nedir göz ne görür ne hazin bir hikâyedir
gecenin siyah elbisesine bürünür ayrılıkların demi
sarayın loş zindanlarından içli bir Züleyha yansır –ey
ki sen Yusuf’u iftira girdabında boğmakta ne de hünerlisin?-
güneşin altın kolları uzanır alır mazlumu karanlığın koynundan
ilâhi bir visaldir tüm veballeri defeden nihâî bir misaldir
uzanır akşamlara rüya gibi emeller şirazesinde edilgen yalnızlıklar
gökyüzü raks ederken şiirle dolar dillere sırrolur bir bir dualar
aşkın pusulası bir kez şaşmaya görsün pek dokunaklıdır
vurur kendini payandasız gemiler gibi volta atar deryalarda
şimşekler yalar gönlü şol diyarlar kadar hayaller idrake dalar
asılır kandiller bambaşka hayaller kırılgan ruhu apansız yakalar
ufuklarda bir ben vardır benden amade benler gürûhundan beslenen
ölümün kadehini gezdiriyorken zaman fahişe gibi elden ele
ölüm meleği komaz bir çıkış “aman!” diyen cılız dileyişlere
sabır âşığa sade bir tesellidir ki közlenmiş kelimeleri söndürmez
bir berduş yakarıştır el’an bütün fitilleri yanmıştır göğün –ey
kendinden bihaber yoksulluklar üretmede ne de mâhirsin-
koyuver herkes kendi Züleyha’sını sürükleyen bir Yusuf olur
ve durur alnında asırların külden rengi umut adıyla
bir fırtına götürür kimsesizliğimden koparır seni
ardında çaresizliğin duvarlardaki fırça darbeleri kalır
Haziran, 2016
Kayıt Tarihi : 30.7.2021 17:06:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Saygılarımla.
Kutluyorum değerli arkadaşımızı ... Nicelerine ...
TÜM YORUMLAR (4)