Aşkın Civatası(öykü) Şiiri - Gökhan Sarı ...

Gökhan Sarıkaya
24

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Aşkın Civatası(öykü)

1225 km hızla gelen dört tarafı şeffaf kristallerden yapılmış aracıyla Hinog aracının ışınlı merdiveninden aşağıya doğru adımını atmıştı.
Ayaklarının değdiği yerler güzelliğinin etkisiyle gideceği yere kadar kişiye özel turuncu ve yeşil güvenlik alanı oluşturuyordu. Bu renk şeritinin sayesinde aynı düzeyde olanlar arasındaki ilişkilerin seyri daha kolay bir şekilde ilerliyordu. Çünkü turuncu alana girenler sadece güzellikleri değil ay zamanda ekonomik gücü iyi olanların bedensel sinyallerini kaldırımların altındaki akıllı bir programla öncelikli korunanlar listesine alıyor bu şekilde güvenli bir takip sistemi oluşturuyordu.
Hinog'un pörtlek gözlerinin koyu mavi tonu sadece Dora şehrimizde değil kâinatın en uzak gezegenlerinde dahi bulunamayacak kadar özeldi. Meteor yağmurlarının yağdığı o gün, şehrin tamamının koruma kalkanıyla kapatılacağı gökyüzüne yansıtılan yapay zekanın bulanık yüzüyle paylaşılıyordu.
Bense şehrin en kalabalık caddesinde hizmet kalitesi hususunda lüks bir çin lokantasının servis bölümünde çalışmaktaydım, son teknolojiye sahip robot arkadaşlarımla.
Tabii ki kolay bir hayat sürmüyordum, en pahalı eşyan diyebilirim ki evimle işim arasında gidip geldiğim hidrojenle çalışan ve iklim koşullarına göre uyum sağlayan karada ve havada kullanabildiğim ucuz motorsikletimdi.
Kendisi benim hayatımda yer alan en iyi arkadaşımda diyebiliriz. Çoğu defa Hinog'un aşkından dolayı şehrin uzak bir noktasına gider motorsikletimle sohbet ederdim.
Aslında onunda bir ismi vardı. Satın aldığımda belleği sıfır olduğundan dolayı üstüne binip çalıştırdıktan sonra birlikte karar verip ismin Jero olmasında anlaştık.
Üzüntülü günlerimde gezegenin en hüzünlü şarkılarını bulup ışıldayan ekranından çalar, bir taraftan da benimle konuşurdu.
Bir seferinde iki litrelik makine yağını tek seferde kafama dikmiştim. Aslında amacım kol ve bacaklarımdaki eklem bölgelerimi yağlamaktı. Günlük olarak bu bakımı yapmadığım zaman iş yerinin ortasında servisleri masalara taşırken kasılmalar yaşardım.
Herneyse, o gün Hinog restauranta devasa bir plazaya sahip olan kendisi gibi insan soyundan olan Miraho denen zengin züppeyle gelmişti. O an tüm programlarım altüst olmuştu. İş çıkışında Jero'ya binip ışık hızıyla robot ve insanlardan uzak bir yere gittim. Hüzünlü parçalar çaldığında yaşadığım o berbat günün etkisi depreşmişti.
İşte bu nedenle makine yağını tek seferde kafama dikmiştim.
Sonrasını pek hatırlamıyorum, gözlerimi açtığımda omuzlarından aşağısındaki tüm parçalarımın tekrardan yerine takıldığını görüyordum, şehrin en büyük robot hastanesinde.
Aynı gün taburcu oldum ve Jero beni kapının önünde bekliyordu. Üzerine binip uzaklaştığımızda bana her şeyi bir bir anlattı. Şayet biraz daha geç kalmış olsaydık şu an bana ait parçaların kim bilir hangi robotların bedeninden olacağından bahsetti.
Kazandığım parayı yatırıma çevirmek için zihnime yüklemiş olduğum Dora borsasına ait program yoluyla ve anlık takip sistemiyle uzak gezegenlerden hisseler alıyor ve satabiliyordum. Aslında tek bir amacım vardı , bir gün yeteri kadar bütçeye sahip olduğumda insan olabilmekti.
Belki bu sayede Hinogla beraber şehrin tek nostaljik cafesi olan ki bundan 800 yıl önce kurulmuş, sadece insanların çalıştığı, elektronik hiç bit araç gerecin kullanılmadığı Şehmus'un yerinde türk kahvesi içebilirdik.
Ah ne berbat şeydi robot olmak...

Hinog o gün çalıştığım restauranta geldiğinde servisiyle sadece ben ilgilendim. Şu zengin züppe arkadaşı yanında yoktu. Bu sebeple fazladan ilgi göstermenin bir sakıncası olmayacağını düşündüm. O gün heyecandan eklemlerin sanki paslanmış gibiydi. Servisi yapıyor ve sonra masadan uzaklaşıp gitttiğimde dinlenme odasına kendimi atıp, bedensel programlarımdaki değişimin nedenini yine zihnime yüklemiş olduğum robot doktoruma soruyordum.
Tekrar masaya doğru gidip masanın üzerindeki boş tabakları kaldırdığımda Hinog bana bakıp ismimi sordu.
İsmimin MERNİS olduğunu söyledim.
Dora şehrinde gördüğü en nazik ve en yakışıklı robot olduğunu söyledi bana gülümseyerek.
O an sanki bedenimdeki tüm civataların yerinden bir bir çıktığını hissttim.
Hesabı ödeyip kapıdan çıkarken göz kırpıp "tekrar görüşürüz" dedi. Elimi kaldırıp "görüşürüz' dediğimde heyecandan bileğim bir saat boyunca havada asılı kalmıştı. Bunu farkeden diğer robot arkadaşlarım tarihin en iğrenç esprileriyle takılmaya başladılar bana.
Mutluluğumu Jeroyla paylaştığımda beni doğruca eve götürdü. Daha önce yaşamış olduğumuz felaketin tekrarlanmasından korkuyordu kendince. Odama geçip jeronun bulup banada yüklememi tavsiye ettiği şarkıları dinliyordum. O gün gözlerim mutluluktan sabaha kadar açıktı. Yatağıma sırtüstü uzanmış keyifle şarj oluyordum.
Birden Dora borsasından satın aldığım hisselerin tavan yaptığına dair sinyal almıştım. Hemen robotik sesli imzamla hisselerimi kriptoya çevirmiştim. Bankacılık sisteminden bilgilerimi kontrol ettiğimde insan olabilecek servetim olmuştu.

İnsana dönüşmek için başvuracağım bilim merkeziyle irtibata geçtim. Aynı gün değişim için tüm işlemlerimi bitirmiştim. Jero kızgın gibiydi bana. Nedenini sorduğumda yanıtı şu olmuştu:
"Bir insan için bu kadar şeye değer mi?"
Hinog için değerdi, onun için kanayan bir kalbim olmalıydı ve etimi acıtan sızılar, dökülen gözyaşlarım olmalıydı.
Restauranta gidip insan patronuma geçireceğim operasyonu anlattığımda keyfi kaçmıştı. Dönüp bana "Biraz daha bekleseydin keşke. Bugün önemli konuklarımız olacak. Bu nedenle restaurantın geniş bölümü bu özel gün için hazırlanacaktı." dedi.
Özel günün ne için olduğunu sorduğumda, Hinogla zengin züppe Mirahonun nişanlarının yapılacağını söyledi.
Gözlerimin önü bir anda parazitlendi. Kapıyı çarpıp Jero'ya binip uzaklaştım.

Gökyüzü köprüsü bulutların üzerinde kurulmuş gürültüden uzak sessiz bir yerdi. Genelde sevgililerin uğrak yeri olarak bilinen bir yerdi burası. Köprüden bulutların sıra sıra geçişlerini izledim, iki insan sevgili birbirine sarılmıştı sarmaşık misali. Zihnimde yüzlerce yıl öncesine ait Zeki Müren'in söylediği "Elbet Bir Gün Buluşacağız" şarkısı çalmaktaydı.
Son bir kez Jero'ya dönüp baktım "elveda Jero" dedim. "Robotlar cennetinde buluşmak dileğiyle."
Gökyüzü köprüsünden kendimi boşluğa bırakıp yere çakıldığımda, teneke parçasına dönmüş bedenimi süpürüyordu çöpçü robotlar.
Tek bir parçam kalmıştı gözden uzaklarda duran "Aşkın Civatası"ydı o...

Gökhan Sarıkaya
Kayıt Tarihi : 13.6.2023 13:42:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Yasemin Elbek
    Yasemin Elbek

    Nazımda olduğu kadar nesirde de çok yeteneklisiniz

    okunmaması ne yazık :( sayfanın

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Gökhan Sarıkaya