Bir adın kaldı gidilmenin cephesinde Başlangıçtan bu yana,
uyumsuz ve aşkın mutlu kelebekleriydik aşkın güneşine uçmaya hazır gibi sevdik.
Sen, özlenmeye çalınmayı bekleyen bağlarımın bağlaması ve tutkularımın ağlaması…
Ben, hayatı yıkmış, çapından fazla çapalama yapan güzellerin suyunda ve huyundan yıkanmış uslanmaz ve bir o kadar us üstünde yürüyen aşk çambazı.
Doygun ve efkarlı haline ıraklar besledim.Bağıl hislerim sislerine bulutsu heceler derledi.
Çığlık çığlığa, aşk içre aşk içre, aşk arası aşklara, ali cenap buluşmalarımız keyfe dönence oldu.
Hangi aşk fısıltısı duydu ki sözcelerimizin, göz umurlarını.
Hangi beste? Hangi orkestra? Hangi yalnızlık topluluğu bizi çaldı ki ta aşk beninde .
Fosil aşka ulaşılmaz, eskizler önceleniyor, ömür kendi erimişlerinde bizi yoğuruyor.
Günah kuyularımı kapatıp helalime hilal olmaya göründüğün ilk gecemizin kan mührü …
Ve sakladığın kanılarına viyana olmak, orda seni fethetmek ve geçememek koca aşk kralı olarak erişebileceğin her ana yazılmak.
“Ya nasip! ..” mi demeliyim akan ruha, biten umutlara, gerçekleşmeyecek düşlere… “Ya nasip! ...” mi demeli bilemiyorum. Lanetler yağan kolaylarımdan seni çıkarıp, bağırıp çağırmak, küfürler ardına küfürler etmek..Biraz erkek kitabından okumak sana. Ama zor, düşlerinden vazgeçebilmek, al al bayrakları yaralı sineye sarabilmek. Dedim ya zor,senli kan şafaklarında ölümcül yaşamak.
Hiç düşünmüş müydün ölümün soğuk gitmelerin ucundan geleceğini. Nişan alan aynı zamanda bir başka nişangahın tam ortasında görmüş müydün sevisizliğin çiğerde çürümesini.
Hangi vuruluş ıskaladı,hangi ders boş geçti nefesin bana susarken. Ne de garipti hayat… Ölürken adınız yaşayacak... Oysa yaşarken ölüydü Mehmet de… Kimseler bilmezdi adını sanını, memleketini, hayallerini hatta hayatta olsaydı kendi çocuğuna da Mehmet adını vereceğini.
Söylesene aşkın hangi hayatında daha ölüsün hangisinde diri… Yaşayan,yaşatamayan, giden bir ölü müsün, yoksa ölümü yaşamış,ben bir ömür yaşamamız aciz ,meczup bir diri mi?
Bugün içimde tanımsız, derin bir hüzün, seni düşündü… Oysa hüzne en tuzak olan sendin… Bebeksi saflığın, iyimserliğin içindeki, ard niyetsiz kendini beğenmişliğin, otonun tavırların avdı… kendi doğrularından hiç kuşku duymayan, garantici haline biraz da gamsız halim eklenince işte diyorduk hayat ne kadar hayat.
Gizli cevapsız yalnızlıklar damıtıyorum senli yandan.Kaçmalardan bir şeyler kurtarabilmek için değil sana gelişim ve senden gidişim.
Dalgana bir çakıldım ki ben deniz üreten heveslerin umuruyum.Gözbebeklerimi, ödünç verdim bilindik anlara.-Aynana,söyle benden yansımayan örüntüler ağ kuracak mı? Sus şimdi asıl özlemim yüzümle baktığım zaman huzurlarında.
Biliyor musun? Hani gerçek olmasa yaşanılanlar, adınla gidiş yan yana hiç gelmiyor kafamda. Çünkü sen hep içimdeki gökkuşağı, aşk uşağı çiçekleri gibi açmalıydın vatan toprağında. Kurşun yerine umut saçmalıydın ufka, ufkumuza. Dalgalanmalıydı senin de saçların rüzgarların avuçlarında. Oysa şimdi adın kaldı soğuk mezar taşlarına yazdım seni.
Gidenlerin yol kenarına yakın bütün gidişler görür yazıldığın anıta.
Söylesene. Nasıl sığdırdın çelimsiz öçlerini küçük dünyana? Kaç har gördün bu bunca yılda? Geçti mi bu baharlar gözünün önünden bir bir sen vurulmuş düşerken aşkın toprağına. Toprak çatladı,çatlaklardan ılık ılık gözyaşlarım sızarken bağrına. Sensizlik canlandı sinemde. Çanakkale geçilmez bir,senden geçilmez iki…
Gidersem gideyim sonunda hep döndüğün adreslerim oldu şimdi.
Terk ettiğim gemilerimi onarıyor Barbaros …Akdeniz,Bendeniz… ılgın ılgın akıyoruz. Yarım bırakmaların dalgasıyla. Bırakılmalarla tamir edilmiş bir ömre bedel sorular arıyor beni yeni baştan başa.
Sorular…sarılmalar, yanıtlarının ardında uçurumlar,sarımların sıcağında buzul direniş. Gizlenenlerim uyandırmadan öp. Başucuma bırak,bırakılmışılığı,yastığın kalsın ki senden kalan tek sarılma anım olsun.
bir yıkıcı bekleyiş iki beni yıkacak,sonra kaçışlara para yetmeyecek, kefenin kadar beyaz hasretler ısrar edilmiş yolunca..
Üşüyorum bu yabancı ötelerden,gelemediğin her günden. Bir sen istiyorum her şeye. Beyaz fotoğraflar gibi.mutlu-mutsuz fark etmez.her şey orda bitsin istiyorum.Orada zaman dursun,an bitsin istiyorum.Sensizlik arıza yapıyor,sen arzusu fiyakalı bir yaklaşımla akışına çiçekleniyor.Meyveler içinde meyveler çıkmış duydun mu? Ansızlığın mengenesinde benim törpüleniyor, gayrı sensizliğe alışmak vasiyetinde son vazifem biraz daha susmaktır yeniden toptan yaşamlara.
Hayrettin TaylanKayıt Tarihi : 15.1.2009 23:29:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Söylesene.Nasıl sığdırdın çelimsiz öçlerini küçük dünyana?Kaç har gördün bunca yılda?Geçtimi bu baharlar gözünün önünden bir bir sen vurulmuş düşerken aşkın toprahına..Toprak çatladı,çatlaklardan ılık ılık göz yaşlarım sızarken bağrına.Sensizlik canlandı sinemde.Çanakkale geçilmez bir,senden geçilmez iki.
Sözün bittiği yerdeyim..Okurlarınızda susmayı terçih ediyor.yüreğinize sağlık.
Ansızlığın mengenesinde benim törpüleniyor, gayrı sensizliğe alışmak vasiyetinde son vazifem biraz daha susmaktır yeniden toptan yaşamlara.
Bu ne büyük sözdür....bütünün içinden çıkardım bu sözleri... anlamlandırmaktan vazgeçtim...her bir cümle aslında anlatıyor...kapalı kutuda habsedilmek isteneniii...sustum..!
TÜM YORUMLAR (2)