Bir yarısı neme çeken busenin..,
al yanağa değen buğusuna şahit olan, dolunayın gözleri önünde..,
sana ram olma faslının, ilk adımlarına, hazırlanma arifesindeyim.
Ad konulmayan bu yolculuğumun yollara sığmayan hükmü,
kömür kalemle alnıma kazındığında..,
bu, aynı sevgili tarafından ve aynı yerde vurulacak olan senin yazgındır denildi... Var ile yok arası.
Kayıt Tarihi : 5.7.2012 09:37:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu aşk şarkısı, yüreğindeki tüm mahkum zincirleri kırıp, bakışlarının önüne soğuk bir namlu yerleştirip, alnını ona dayayanların hakkıdır. O alın sende yoksa, var türkünü söyle. AŞKIM SEN VARSAN MEVSİM BAHAR Bir yarısı neme çeken busenin.., al yanağa değen buğusuna şahit olan, dolunayın gözleri önünde.., sana ram olma faslının, ilk adımlarına, hazırlanma arifesindeyim. Ad konulmayan bu yolculuğumun yollara sığmayan hükmü, kömür kalemle alnıma kazındığında.., bu, aynı sevgili tarafından ve aynı yerde vurulacak olan senin yazgındır denildi... Var ile yok arası. Anladım ki, seni Mecnun olup sevmek varmış kaderde... Tüm coğrafyanın, Cehennem tavındaki sancılarını geride bıraktım.. Bir aleve sığmayan titreyen bu yaşamda., seni kuşanmağa soyunduğumda, bir kayısı sarısında muştulanan mevsim, alıngan bir militan türküsü kokan, saatlere akıyordu.... İmtihan amaçlı yazılan bu aşkı, yamalı bir bohçada taşıdığım Güneş, gizli gizli kıskanma nöbetindeydi. Bir nefeste yaşanan iki ayrı alemde..,bir kuş uçuşu itiraf edilmeyen veballerde, ilk sana sığındım.... İnce belli karanfillere eş yanağımdaki utanca..,ilk sen şahit oldun.... Ve, nazar dili ile yüreğimdeki Yusuf’a, Züleyha’ ya yakışan aşk sadakatinin saçlarını ördürdüğünde.., içimde bir şeyler, tarifi imkansız bir gül sürgünü sevinciyle, nakkaşlara havale ediliyordu... Ormanlara kovulan canlarım, karınca yüzlü kışlara teslim olduğu gecelerde.., Kevser edası bir mey sarhoşluğuyla aşkı bana anlattın... Anladım ki, nakış gibi işlenen içimdekiler aşkmış... İlk kez orada aşkı, yani seni tanıdım. Ve ilk aşkımda sen oldun... Böylece, Çocuk gözlerinde filizlendi emekleyen hayat. Yeşile değen tebessümün hüznüne inat... Kirpiklere konan bir güzellik telaşıyla, hiç bitmeyen ölümlerin yanında.., Cennet sürgünlüğü ve karışan nefeslere, ışıkların eriştiği demlerdi.., bu üryan başlayan... Ağrıyan yorgunluğuma yağmurlar indiğinde..., ikiye bölünen bir şiirin, birlikteki saadetinde..., bir teselliye dokunan, bakıştaki heyecanda..., Ve on yedilik bir tazenin boynuna sürdüğü kokuda..., kısacası, varlığın hayatla buluşma noktasında.., tüm bulanıklığıma tat vererek hep benimlesin. Aşka duyarlı olmayan zamanlarımda, asi ve sitemkâr fotoğraflara soğuk ve umarsız şarkılar asıp.., ruhumda taşıdığım uçurumlara hicretimde, affeden yanınla bakansın...... İsyankar bir nabız atışıyla namludaki nişanın sabrını hançerleyip, ardıma bakmadan kapıları çarpıp gittiğimde., arkamdan parmak izlerimde beni bulup, kadir kıymet bilen ellerin cümle kapısını açansın.... Yaptığım enkaz altı bunca nankörlüğe ve gösterdiğim perdeleri inen bunca vefasızlığa rağmen., ben hangi yüzle çıkayım sana derken; karanlık merdivenlerden indirilen kovulmuş küflü özürleri.., hilal kaşlı bir gül tavrı ile, kucaklanan zamanda, kabul edensin. Anne kucağına eş yumuşak cümleleri damıtarak. Sözün düğümlendiği yerlere inat... Bu aşkın derinliği yürümekle bitmeyecek biliyorum. Ciğere işleyen bu narin yükün en yaşlı hamalıyım şimdi. Her an sende ıslanıyor bu aşkım. Gözlerindeki deryada uyanmadan önce, ben böyle değildim. Sen varsın diye ben varım.... Bütün övgülerim sana az gelir. Çünkü, benim şiirlerim ihaneti bilmez. Anladım ki, varlığının özü aşktı. Ve, sende aşk olduğu için sana aşık olmuştum. Hayatı dudakları arasında tutan seni, bu yüzden sevmişim ve ateş nefesli bir beyaz gibi seviyorum. Kayıt altına alınan ve emanet edilen bu saltanat tacı, elimden alınıncaya kadar da seveceğim seni. Ve yine anladım ki, sen hep bendeymişsin, ezel ve ebede altıncı emir verildiğinden beri. Ben hep sendeymişim, her dem ten giydirilen ışık vaktine kadar. Ve ben, seni bulmak için her kapıları çaldığımda sende kayboluyormuşum meğer. Senden geriye kalan yine senmiş. Bir yoklukta var olan hayat ta, senmişsin. Bir varlıkta yok olan, ölümde.... Ve tüm renklere sevgi giydirip eşiğimize koyduğundan beri., bilmiyorum bu kaçıncı bahar seninle olalı. Ama ahlarım yok.., keşkelerim de hiç olmadı..... Aşkım, Sen de olmasaydın; Kandillerde yanan bu aşk ağırlığını nasıl geçiştirirdim, ödünç sevdalarla. Kime şiir okur, şarkılar söylerdim.. Kim derman bulurdu, kapı aralığında bekleyen acılarıma. Kime ağlar kime yanardım. Kim yaşatırdı bana aşkı. Kime şikayet ederdim içimdeki beni. Kim duyardı gök kubbeye değen feryadımı... Sen olmasaydın ben ne yapardım. Sen ki hep şefkat ve merhametle bakansın. Aşkım., varsın.., Ve Sen baharsın.... A.Vahap DAĞKILIÇ. Şairin, “Kar yağıyor düşlerime, üşüyeceksin diye korkuyorum” adlı şiir kitabından alınmıştır
Değerli Üstadım Vahap Bey..,Öyle bir şiir okudum ki;baharlar döküldü dalından.renklerin güzelliğinden yeşil hicap etti ve soldu arından..
öyle bir şiir ki;tam aşk makamından..
ve öyle bir şiir ki bütün şiirleri besler kaynağından..
bir güzel sevda var şiirde pirler dergahından.
bir koca yürek var şiirde sanki umman ..
ne desem bilemedim ,diyeceğim o ki susmasın böylesi mahir kalem çağlasın çağlasın şad olsun alfabe...sırmalansın mısralar.selam sevgi saygı ile...
yüreğinize emeğinize sağlık....değerli çalışmanızı ve sizi içtenlikle kutlarım.... kaleminiz tükenmez olsun....nicelerine.....
selam saygı şaire ve şiirinedir ....
TÜM YORUMLAR (15)