Yüzünde güleç, dört mevsim
ikliminde gezindiğim, yürüdüğün yol
sokağımın çıkmazı olan
siyah tel örgüleri anımsatan
kareli kırmızı ceketini giymiştin.
Kumral bir atkıydı saçların boynuma
her köşesini parselleyip
düşlerime geçirdiğim.
Adımlarında iz sürdüğüm
akşamleyin
dönüyordun durağına öncekilerden keskin
ayaklarından arta kalan
öpülesi asfalt, pencerede saydam bir yüz
bir güz ihtimali, göç zamanı
şemsiyeni kanatlandırmıştın.
Her bastığın yer
cama çarpan türkü tınısı
yağmurlara sevindirik
parmaklarımı gezdirdiğim
ve sonra avuçlarıma emanet
tepende habersiz soluklanan
nicedir arkandan selam verdiğim.
Gök damıtarak yıldızları üzerine
pamuk kız ve cüce gezegenler
işte bana evren bana hayat
sana dair ne varsa çocuksu, dipsiz bir deniz.
O akşam kocaman bir kitaplık devrildi.
Bilim, Sanat, Felsefe.
hâlbuki soyut bir kederdin
Edebiyat tarihinde.
Neyse canım sırtında asılı kalsın bu şiir.
Gözlerime yama.
Gelecekteki gidişlerine peşin.
Hani yüreğimin bacasından
her gün tüterek geçtiğin.
Kayıt Tarihi : 1.4.2017 23:32:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
İyiyi ve kötüyü görmek mümkün bu şiirde.
Yoksa tir tir titremek mi çölde üşürken
Aşkı iliklerinde
Ancak bu şiirde hissedilir.
TÜM YORUMLAR (6)