SUYA DAMLALAR/FEVZİ GÜNENÇ
Aşkı şakımak sadece erkeğin hakkı mı?
Aşklarından söz etmekten kaçınmayan, yürekli kadın şairler tanıdım. Bunlardan biri eski eşim Leylâ Şahin’di. Onun yağmur altında “sevgiliye yürüyüşü” bağlamıştı ilk başta beni kendisine:
“sabah yar koynundan uyanmış gibi yağıyor
sessiz sevdalı hırçın aşkımıza
usul bir veda düşmüş gibi derinden yağıyor
sevgilimin koynunda olacağım birazdan...” diyordu bir şiirinde.
Sonra Melis Gürpınar arkadaşı tanımıştım, “Geceyarısı Notları”ndan.
“ben ondört yaşımdaydım ilk şiirlerimi yazdığımda
ve ilk aşık olduğumda bisiklete binen bir oğlana
(…) sonra saçları oluklu mukavva gibi dalgalı yaşlı bir memura
sonra -inanmaycaksın belki- sinemada yer gösteren bir
adama
sonra bir kaleciye
hey tanrım sonra bir deniz subayının ellerine
bir lise öğrencisinin uzun kiprikli gözlerine
ve gözlüklü bir keman öğretmenine (…) ”
Şu dizeler de toplumcu şiiri kendine kaygı edinen, kadın şairlerin öncülerinden Sennur Sezer’in:
“Esmer elleri var sevdalımın
Uzun kirpikleri kaygılı ıslak
Saçları yüzüme değer uykumda
Soluğu derimde ürperir korkak(…) ”
Gülhane Parkında, bir şiir etkinliğinde Sennur Sezerin sevgili eşi Adnan Özyalçıner’in çektiği bir fotoğraf karesine sığamayan üç koca şairi, Sennur Sezer, Melisa Gürpınar, Leylâ Şahin’i tanıdıktan sonra, Gaziantep’te aşkı dile getiren bir kadın şaire rastlayacağıma umudum yoktu.
Oysa üç büyük kadın şair tanıdım kentime yeniden dönüşümde:
Behiye Köksel, Nesrin Özyaycı, Pınar Atay…
Bu sıralama da bir art niyet aranmasın. Önce Köksel’in şiirini keşfettim de onun için başa yazdım onun adını. Bakın ne diyordu, keşfettiğim şiirinde Gaziantepli o kadın şair:
“(…) Belki bir gün bir yerde yeniden yaşarız,
Evvel zaman içinde yaşanmış rüyayı...
Hani masallar da hayat gibi, tesadüftür ya,
Binlerce yıllık hasretimi anlarsın,
Anlarsın bir dokunsan alnımın sıcaklığından,
Kara sevdayı (...)
Özyaycı da şiirlerinde aşkı dile getirir elbet. Şimdi size onun, kendisinin bile bilmediği bir aşk şiirinden bir bölüm aktaracağım.
Bir şair yazdığı şiiri bilmez mi? Bilmez. O öykü yazdım sanır ama şiirdir yazdığı. Şair kısmi düz yazı da yazsa, şiirini damıtır anlatısına.
İşte size yayınlanan son anlatı kitabı olan “Ölmeseydi” adlı kitabından birkaç satır. Siz karar verin artık bunun “satır” mı yoksa “dize” mi olduğuna.
“Dikenler içinde açılan bir gelincik gibi
Salınacağım bir gün yanı başında
Sana baharlarla geleceğim
Elimde bir demet papatya
Gelincik, dağ menekşesi…
Tanıdığım Gaziantepli son kadın şair Pınar Atay. O da aşkı şakıyan Gaziantpli bir şair:
“Sen kalbime, kilit vuramasın ki
Bedenimdir, parça parça tel tel dağıttığın
Sen sevdamı dağıtamazsın ki babam (…)
Yıldızlar yağıyor gözlerimden
Dur! İncitme, yaralama gençliğimi
Ilık,ılık meltem esiyor gönlümde
Sen gönülden, anlamadın ya babam
Zincirlere vursan da,prangalarca
Günlerce kalsam,kalsam da kör zindanlarda
Yürüsen de nemrutluğunca üzerime,üzerime
Esir edemezsin sevdamı,Vermem onu sana babam”
*
Ne güzeldir bir kadının şarkıda:
“Boşa kostaklanma kostak
Benimsin aman…” diyebilmesi…
Ya da bir Gaziantep türküsündeki gibi:
“Satar şalvarını da Zello
Verir şaraba…” derken çapkın bir kadının varlığından söz edilebilmesi ne güzeldir…
İlanı aşk etmek sadece Romeolara özgü bir erdem olmamalı; değil mi?
Kayıt Tarihi : 18.7.2011 16:31:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!