Pek Muhterem Pederim, Kıymetli Valideciğim;
Merak buyurmayınız; Afyon Emirdağ Taburunda ve sıhhatteyim. Şu anda kuşluk vaktidir ve hava ziyadesiyle soğuktur. Lakin vatan borcu olan görevimi bir lahza dahi aklımdan çıkarmayarak, burada da görev şuuruyla sabahları akşam, akşamları sabah etmekteyim. Size karşı samimiyetimi anlatmakta kelimelerin kifayetsiz kalması, size yazmamı her daim muhal hale getirmektedir. Bilhassa gönlümün derinliklerinden gelenlerin sözcüklerle ifade edilmesi mahlukat-ı beşerin hiçbir ferdi tarafından sağlanamayacak ebatlardadır. Namütenahi sorunlarla geçirdiğimiz bu sınavın ziyadesiyle küçük bir bölümünü yaşadığımızı biaynelyakin bilmekteyim. Bedbaht olunacak ve yeise düşülecek hiçbir vaziyet vaki değildir. Binaenaleyh, durumumuz sefil bir tablo arz etse de gönüllerimiz her daim neşe ve huzur içindedir. Münavebeten ifa ettiğimiz nöbetler bile bizim için birer dinlenme fırsatıdır. 45 günlük kısa bir sürede yeniden hep beraber olacağımız düşüncesiyle avunuyor, bu vesileyle, bu süreyi kendimde müşahede ettiğim tüm hataları düzeltmek için fırsat biliyorum. Kendi lehime; tüm içtimai sorunlarımı birer birer çözüme kavuşturuyorum.
İçinde bulunduğumuz çetin şartlar ve zaruretler sebebiyle daha evvelden bildiğimiz pek çok mefhum altüst olmuş durumdadır. Bunlar arasında en mühimi “zaman” ve “sürat” mefhumlarıdır. Ömrümün askerde geçen son altı ayında aynı Türkiye Cumhuriyetinin farklı mıntıkalarında birbirine asla ve kat’a benzemeyen “sürat” ve “zaman” mefhumlarının yaşanmakta olduğunu ibretle idrak etmiş bulunmaktayım. Payitahtta, saat ve takvim ile takip edilen “zaman” ve “sürat”; elan bulunduğum mekanda bambaşka kıstaslara göre ayarlanmaktadır, sabır ve tevekkül, saat ve takvim yerine kullanılmaktadır. Zannımca, aynı memalik içinde birbirinden bu kadar farklı zaman mefhumlarının kullanılması şimdi içinde bulunduğumuz vahim ve hazin tablonun baş müsebbibidir.
Böylece; izafi addettiğim bu mefhumların içtimai meselelerime de etki etmesi sebebiyle, eski ben ve yeni ben arasında mutlak surette bir farklılık temaşa edilecektir. Ümitvar olmak gerekir ki; bu, tamamen karakterimin inkişafı olarak görülmelidir. Zat-ı alilerinizden öğrenmiş olduğum edep ve adap kuralları ve tüm hayatım boyunca kazandığım bilgi birikimi sayesinde, şu elim şerait altında, kumandanından neferine tüm efradın beni hiç kimseyle müsavi tutmayarak, aksine yücelttiğinden sizleri haberdar etmekten bahtiyar olacağım. Zafer-i Nihayi, şahsım için Yüce Rabbim’e kavuştuğum andır. Mamafih, bu mekandan ayrılacağım gün zatım için belki, hatta katiyetle, yeni bir başlangıç olacaktır. Bu vesileyle, bir lahza dahi bulunduğum vaziyet bana elem ve yeis getirmemiştir.
Mektubumu nihayete erdirirken, sizlerin gönlünüzde daima bulunan bu yüce sevgiye layık olmak için tüm hayatım süresinde sa’y ettiğimi ve mutlaka bunu, her ne şart altında olursa olsun, koruyacağımı bilmenizi isterim. O mukaddes ellerinizden hasretle öpüyorum.
Oğlunuz
Taha YAYCI
(30.01.2003, Emirdağ)
Taha YaycıKayıt Tarihi : 23.1.2007 09:52:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Askerden annem ve babama, sadece babamıın anlayabileceği ve anneme çeviri yapacağı bir mektup yazmak istemiştim. İşte bu çıktı...
![Taha Yaycı](https://www.antoloji.com/i/siir/2007/01/23/askerden-mektup-7.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!