AŞKA YOLCULUK
Bir Haziran sabahına açıyordum gözlerimi...Güneşin o can veren ışığı pencereden odama giriyordu. Az daha uyuyabilirim diyordum içimden ama ışığına karşı koymak mümkün değildi. Kendisi gibi dinç kalkmamı ister gibi hali vardı. Sanırım bugüne özel bana öyle davranıyordu. Bende ona karşılık vererek güne başlıyordum...
Bugün üniversiteden arkadaşım Hicran’ın nişanı için Bozüyük'e gidecektim. Otobüs seferlerin de yer bulamadığım için trende yer bulabilmiştim. İlk yolculuğum olacaktı trenle. Sabah erkenden kalkıp hazırlandım. Yengemden o gün giyebilmem için kırmızı elbisesini istemiştim. Saçlarımı maşa ve hafif bir makyaj yapmıştım. Artık hazırdım. Tren garına gidebilmem için otobüse bindim.. İndiğim de ufaktan bir heyecan sarmıştı beni. İlk yolculuğum olacağı için ne yapılır bilemiyordum haliyle. İçeri girdiğim de hemen görevliye sordum ve biletimi aldım. Biraz bekledikten sonra çağırdılar kontrolden sonra peron yerlerine geçmemiz istendi. Bende önümdeki kuru kalabalığı takip ettim. İlerlerken durakta bir öğrenci vardı, emin olmak için onunla konuşmuştum. O da burada benimle bekleyebileceğini buradan bineceğimizi söyleyince içim rahatlamıştı. Kendime boşuna panik havası yaratmıştım işte. Her neyse beklenen tren gelmişti düdük ötüyordu. Bindim ve benim için ayrılan yere yerleşmiştim. İlk defa duyacağım heyecana camın kenarına ellerimi başıma koyuşumla ve yüzümdeki çocuk tebessümüyle başlamıştım. Gözüm önümdeki ekranda sırayla durakları gösteriyordu. Bir saat kadar sürmüştü yolculuğum.. Bozüyük’e yaklaştığımı fark edince eşyalarımı alıp kapıya doğru gittim. İndiğim de derin bir nefes aldım ve hemen Hicran’ı aradım... Babasının beni alacağını söyledi. Bende otobüsle gelebileceğimi söyledim ama kabul etmedi. Beklemeye başladım.
Burası küçük bir köy yeri gibiydi aynı zaman da çok ta güzeldi. Oldum olası küçük yerleri daha çok sevmişimdir. İleride bir köy hayatı neden olmasın diye düşünürken o sırada bir araba yaklaştı. Bu babası olmalıydı. Üniversitedeyken ara sırada ziyaret ettiklerinde görüyorduk birbirimizi. Bir insan ne kadar değişebilirdi ki? Gittim yanına hemen elini öpüp arabaya bindik ve eve doğru yola çıktık. Yol boyu sohbet ettik kendisiyle. Ve bu tatlı sohbetimiz evde de devam etmişti. Hicran Eskişehir’ e kuaföre gitmişti yetişememiştim ona. Ama iyi ki de yetişememişim. Abisinin dünyalar tatlısı iki çocuğu vardı. Çocuklara olan hayranlığımı herkes bilir. Küçük olanı hep kaçmıştı ilk başta bana gelmek istemedi . Ama daha sonra ona tatlı tatlı yaklaşıp oyunlar oynayınca bana kanı ısındı. Küçücük bedenin içine sığdırılan o büyük kalbi nasıl ısınmazdı ki insanlara. Ailesiyle güzel vakit geçirip ev işlerinde onlara yardımcı olmuştum.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta