Hep bir şeyler vardır dilde gelip dökülemeyen
Eller vardır uzanıp dokunmak isterken geri çekilen
Yürekler vardır sevmeyi dilerken sevildiğinin şahitliğinden aciz
Sormadan edemiyorum artık ne istiyorsun yürek beynimden
Tenler var bedene battaniye olmak isteyen sarmalamadan kül olan
Telleri vardı saçlarımın upuzun kesmeye kıyamadığım koklanası
Dudaklar vardı öpüşleri düşleyip tatlanışı özümseyen hayal eden
Sormadan geçemeyeceğim ne istiyorsun bedenim tenden
Sözler vardı ses olmak isterken yutkunmalarda boğulup geri dönen
Karadeniz’in suyu gibi tuzlu gözyaşları vardır akmaya hazır
Süzmek isteyen al yanaklar kâğıt peçetelere bulaşmadan akıtmak
Sormadan geçemeyeceğim ne istiyorsun gözlerim çisemden
Yoklukları oldu kucak açışlarımın boşlukları dolayan
Sevmesini bilmeyenlere sevgi anlatmaktan yorulan dilim oldu
Aşk adını dile dolamadan kalbe dolamayı öğretmekten zamansızım
Soruyorum ve cevapsız kalır tümleçler sevdaya dairliği değil aşka inançsızlığı darbeledim…
Zennehar Yılmaz
06.03.2012 08:08:59
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...