Aşk, Tanrıların, insan ruhlarına zulüm yapmak için elma içine zerk ettiği zehirden başka bir şey değil diyordu bütün mecmualar.
Manşetten kırk üç punto haber çıkıyordu, gazeteci çocuk sokaklarda çığlık çığlığa bağırıyordu; ''duyduk duymadık demeyin, kral fetva verdi aşk ölmüştür, kimse ona inanıp düşmesin peşine, olur da inanıp düşen en kötü cezaya çarptırılacaktır.''
Köşe başlarına işeyen köpeklerin havlamalarına eşlik ediyordu homurdanmalar, aşk ölmüş, üç kuruşluk canı varmış, zaten zehir gibiymiş insanı öldürüyormuş yavaş yavaş, aşk ayrılıkmış demiş biri, ötekisi zaten kavuşursa aşk olmuyormuş, sesler bütün şehre yayılmış, aşk ölmüş...
Şehir aşk öldü diye çalkalanırken gölgelerde buluşan çiftler; aşk ölmez ki bu yürek çağrısını, bu karın ağrısını nasıl hissetmez insanlar demiş, sessizce fısıldamış biri; kral haklı, baksana karını ağrıtıyormuş aşk demek ki zehir var içinde seni gün be gün bitiren...
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta