Aşıklar hayal aleminde yaşarlar, biliyor musunuz? Gerçek olduğunu sandıkları her şeyin karardığını görmek de, pek bir yıkıcı olur onlar için. Aşağı yukarı hepimiz benzer karanlıklara dalıp çıktık. Hepimiz aşk hastalığına yakalandık. Şu an, aşk yüzünden kıvrananlara ne kadar ışık olur bu cümleler bilemiyorum ama, bazen ben bile sancılarını çekmiyor değilim.
İnsan denen varlık, realitesi ve düşleriyle birlikte yaşıyor. Hastalık ruha uğradığında da, bu iki olgu karışmaya başlıyor. Mesela; her an daha da artacak bir sevgi, duygu yumaklarının içinde yuvarlanarak geçecek bir yaşam, sadık bir sevgili ve daha neler neler hayal ediliyor.
Sanal dünyada doğan aşkların moda olduğu bir zamanda yaşadığımızı biliyorsunuz hepiniz. Bu aşkların, tam da konumuzun ortasında durduğunu da gördünüz elbet. Heyecanlar, konuşmalar, mesajlaşmalar, bir yandan da bol keseden dağıtılan komplimanlar, hava da nelerin uçuştuğunu hayal edin bakalım. Bu kadar şeyden sonra, yüz yüze gelinir tabi. El ele göz göze konuşmalar, sevgili olmanın tadına varacağınız anlar, v.s…
Her şey rüya gibi yaşanır. “Seni seviyorum” diye bağıra bağıra dolanırsınız ortalıkta. Aptal aşık olursunuz yani. Sanallıktan gerçekliğe geçtiniz ya artık, güven çizgisi yüksektedir. Bir gün…
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Aşk yarım kalmış bir uğultudur,günahkar bedenlerden silinmeyi bekleyen...
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta