Aşk uğrar, her şey çiçeklenir. Yüreğimiz bahara durur kışın zemherisinde. Ne sözler verilir, ne şiirler yazılır (okunur hatta) sevgiliye. Penceresinin altında sabahlanır elden gelse. Küçük bir öpücük içindir tüm gayretler…
Her şey güzel, her şey temiz, ulaşılmaz olan büyür gözümüzde. Sarılırsınız sıkıca, koparır verirsiniz elinizden gelse yüreğinizi sevgilinin avuçlarına…
Aşk, öyle bir mevzudur ki; incedir hem de saçınızın bir telinden bile ince...
Ağustos böceği misali, eline sazı geçiren başlar aşk şarkıları söylemeye köşe başlarında. Yürekler öyle yorulmuşlardır ki aşkı aramaktan, sesi duyunca sessiz bir kalabalık kaplayıverir bizim aşk çalgıcısının etrafını. Başlar kendiyle gurur duymaya. Bütün aşksızlar onun etrafındadır, onu seyretmekte, hayranlık dolu bakışlar akmaktadır üzerine. “Aç horoz kendini buğday ambarında sanır” demez kimse ona. Dese de, çok da umursamaz bizim çalgıcı.
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,