Hüzünlerin sarı odalarında umarsız masalların kitaplarını okuyorum
Serüvenler sürdüm dudaklarıma, aşkın yeşil ovalarından geçiyorum
Yangınlar büyüyor ruhumda, sarhoş nidalarla kendimi avutuyorum
Sevinçlerin denizlerine ay düşmüş, ben yakamozlarla sevişiyorum
Hercai düşünüşlerin kutup yıldızına uzattıkça bizler avuçlarımızı kayıp bir dest/anın iç sesi vurur kıyılarımıza, derin bir ırmak alabora olmuş aşkları s/aklarken koynunda. Oysa ardından baktığımız, hıçkırıklara boğulduğumuz sevda sızılarının yangınları yamandır, bütün düşlerin yanakları al al olunca içimizdeki o al/az şarkılar kanayan bir düş yumağıdır. Tutuşur gönlümüz, göğsümüzdeki enginlere sıçrar yaşayamadıklarımız ve dudaklarımızdaki titreyişler kaybolan anların sarhoş nidaları gibidir.
şu anda, şimdi,şimdi?
Evde mi, sokakta mı,
çalışıyor mu, uzanmış mı,
ayakta mı?
Kolunu kaldırmış olabilir,