Günaydın, tünaydın, iyi akşamlar, iyi geceler…
Her başlayan günün gündoğumdan günbatımına hatta günün en karanlık vaktinde ruhun bedene veda etmeden öncesine kadar olan kalıplaşmış cümleler.
Peki… Ya Aşk’ta durum nasıl?
Seni seviyorum’lu başlayan kalıplaşmış his ve dudak hareketlerinin yanına birazda kaçınan göz temasları… Başladık, çok güzel! Böyle kalsın. Böyle iyi. Böyle güzel. Başlangıçlar her zaman güzeldir. Masum ve saf. Gözler kaçmaya devam etsin ve eller… Eller tekrar titresin, tutmadan öncesinde bir başka eli, anlık duraksasın ve havada kalsın. Rüzgâr, sıcaklık ve nem parmak uçlarından sıyrılsın. Daha ne kadar güzel olabilir değil mi? Bekleyin… Yüreğiniz aklınızın önüne geçsin. Sevmeyeceksiniz bu hissi fakat en güzeli de bu değil mi? Aklınız bu sırada tatile çıkıyor. Ve uzun sürede dönmeyecek. Akıl buna sevinirken bedeniniz mutluluk hormonu salgılıyor elbette. Bu kaçınılmaz. Mutlu olduğunuzu düşüneceksiniz tekrar dönene kadar, sabredin. Mutsuzluk tatil bitimi kadar yakın. Çünkü her tatil kısa sürer. İnanın. Nerede kalmıştık… Yüreğiniz sizin yıllar boyu aldığınız kararları, birikim olarak gördüğünüz deneyim ve tecrübeleri hiçe sayacak elbette. Aşkın olayı da bu ya zaten. Tabularınızı yıkın, sınırları kaldırın. Açık hedef haline gelin. Sadece yüce bir his için. Sadece ve sadece aşk için. Ve aşık olduğunuz kadın/adam için elbette. Her şey çok basitleşiyor. Çünkü aklınız sizinle değil ve yüreğiniz aşk ile dolu. Bedeninize hükmeden tek bir duygu hakim. Kargaşa ve kaos açık bir hedef halinde olsanız dahi size bu halde iken denk gelmiyor. Bu Aşkın mucizesi olması gerek diyorsunuz. Herkes kötü olabilir. Her şey kötüye gidebilir. Evinizi, işinizi, ailenizi, sevdiklerinizi kaybedebilirsiniz. Umurunuz da bile değil. Tek bir şey hükümdar o da aşk. Bunu bilmeden siz kabul ettiniz. İsyan etmeyin. Unutmayın, sizi tutan sınırları, setleri, duvarları adı artık neyse bunu siz kaldırdınız. Daha sonra pişman olabilirsiniz fakat konu daha oraya gelmedi. Öyle ki aşk denen olgu, sizi en iyi hissettirdiği zamanlarda size küçük bir mutluluk krizi yaşatacak. Bu krizler bedeninizi kontrol etmeyi imkansız hale getirecek ve aklınız sizinle değil. Üzgünüm. Yüreğinizi daha öncesinde sadece en yakınlarınıza açmış bir kişi olarak, bu üçüncü şahısta kim dediğiniz mutluluk krizleri. Bir noktada bedeninize hâkim olan o his size o üçüncü şahıs olan kişi olmadan da bunu devam ettirebileceğinizi söyleyecek. Sakın buna aldanmayın. Bir Eroinmanın hikâyesine döner hayatınız. Çünkü aşk en büyük bağımlılıktır ve sürekli tüketim ister. Tüketim evreleri vardır ve yeni nesil olan bizler bu ilk evrede yüksek dozlarda hiç bitmeyecek gibi tüketiriz. Ve illaki biter yada azalır. Bitenlerin hazin bir hikayesi oluyor. Çok hızlı başlayıp, çok hızlı gidip, çok hızlı bitiyor bu işin sonunda üzülen son altın vuruşu yapan oluyor. Çünkü o altın vuruş sizi uçururken yere çakıldığınızda her yerinizin yara bere içinde kalması bir yana bedeniniz tekrar o hissi deli gibi isterken halsizlik, bitkinlik, yorgunluk, istemsizlik, uykusuzluk bunların her biri ile ayrı ayrı mücadele ediyorsunuz. Çok zor. Çok cephe var ve nereden başlayacağınızı bilmeniz imkansız. İlaçlar ve biraz tatlı çözüm gibi gelse de tedavinizi aşk doktorunuz yapıyor. Bu aşk doktoru sizin yeni aşk adayınız ve asla ilki gibi olmayacak hiçbir şey. Kullandığınız madde, sizi sunulan şeyler her şey doğal ve gerekli dozda olsa dahi siz hep onu isteyeceksiniz. Geçmiş olsun şimdiden. O yüzden slogan hızlı tüketmeyin! Ama tükeneceğini de unutmayın. Dozları az ve öz miktarda gerekli zamanlar da alın. Şimdi azalır kısmındayız ki burası biraz fena bir bölüm. Başladınız ve her şey o kadar güzel ki, onunla, o üçüncü şahıs ile istediğiniz her mevsimdesiniz. Bazen yağmurlu bir gökyüzünün altında ıslanmış kıyafetlerinizle beraber sıcak bir temasın verdiği etki, bazen de sıcak bir yaz gününde gün batımına doğru bir sahil kenarında dalgaların kumsalı döverken havada uçuşan su kabarıklarının serinliği içerisinde ferahlatıcı. Ya da güzel bir kış gününde beyaz bir örtü içerisinde iken yeryüzü, üstünüze kalın bir şey giymeye gerek duymadan ısınabildiğiniz o tatlı telaş içerisinde ne yaptığınızı bilmeden soğuğa, o kış gününe meydan okuyuşunuz. Çok güzel değil mi? Her bir his için fazlası ile doz aldınız. Devamlılığını istiyorsunuz elbette fakat azaldığını fark ettiniz. Nasıl mı? Şöyle ki, o güzel tartışmalar başladı. Her şey bir anda güzelken nasıl oldu da tartışıyoruz demeyin. Azalıyor işte uyanın. Açın gözlerinizi ve tasarrufa geçin. Öyle yaptınız değil mi? Elbette yaptınız. Bitsin istemiyoruz çünkü. Bitmemeli de. Ara ara olan tartışmalar, aylık ya da haftalıktan günlüğe, gün de birkaç vakitten sadece bir öğüne. O kadar tasarruflu kullanıyorsunuz ki öğün kullanımı şu şekle dönüyor. “iyi geceler, sen seviyorum bla bla…” ve bitiyor elbette. Fakat burada sancı biraz daha fazla hızlı tüketimden. Keşkeler giriyor devreye. Çok acı hem de çok. Hep son olarak hatırlamak istediğiniz şeyin üstünden çok geçmiş. Tasarruf sizi aşkın yokluğuna ve üçüncü şahsın gidişine doğru sürüklerken o sancıyı daha bitmeden çekmeye başlamışsınız. Bitmiş olarak düşündüğünüz o an sadece ve sadece o farkındalıktan önce son alınan yüksek doz ve sonrası yok. Sonrası hiç olmamış ve hiç hissedilmemiş gibi. Size severken aşk dolu baktığı gözler son anda değil çok öncesinde. O aşkı arayarak baktığınız gözlerde ya nefret, ya hüzün ya da buğu görüyorsunuz. En sonunda ise birkaç damla gözyaşı. Kimilerinde değişkenlik gösterebilir. Bir bardak da doldurabilir ama biz birkaç gözyaşı ile tanımlayalım bu sonu. Aşık olduğunuz o üçüncü şahıs; size setlerinizi kaldırmamanız gerektiğini hissettiriyor. Tamamen bir yabancı gibisiniz artık. Her şeyinizi bilen, her şeyini bildiğiniz o insan artık gerçekten üçüncü şahıs. Sizinle değil. Sizinle olmayacakta. Sizi istemiyor, sizinle yaşadığı her güzel günü ve her mükemmel olarak nitelendirdiğiniz anları yoka sayıyor. Kabullenin. Biliyorum çok zor. Bir anda başlayan şeyleri bir anda bitirmek gerekir diyeceksiniz. Demeyin gelecekte ki hatanız olacaktır. Aşk basit bir kavram olmanın ötesinde. Aşık olduğunuz insanlar kötü değil. Siz kötü biri değilsiniz. Aşk kötü bir şey değil. Sakın kötü demeyin. Hisler bu dünya üzerinde sizi canlı tutan şeylerdir ve siz hissettiniz. Gönlü aşka açan bir kadın ya da adamı aşık olmakla suçlamayın. Bu bir hata değil. Bu bir tercih. Bunları nasıl mı düşüneceksiniz? Hani o tatile çıkan ve mutlu olmanızı sağlayan akıl var ya… O tekrar geri geldi işte. Aklınıza sarılın. Ve yüreğinizi dışlamayın. Dedim ya o hata yapmadı. Sizde yapmadınız. Sadece Aşk bitti… Siz bitenleri ve gidenleri güzel anın. Güzel hatırlayın ve ne kadar güzelleştiğinizi hissedin. Hızlı tüketenden farklı olarak bir aşk doktoruna ihtiyaç duymayacaksınız. Çünkü o en güzel an çok önceden kalmıştı ve siz bunu aşmıştınız. Ha birde mantıkla sevmeyin. Mantık kendinden başka kimseyi sevmez. Ne zaman yüreklerinizde Aşka rastlarsanız aklınızı orada tutmaya çalışmayın. Bu sadece kaybolmanıza sebep olur. Çünkü Aşk iki kişiliktir ve aslında hiçbir zaman üçüncü şahıs yoktur. Üçüncü şahıs her zaman gidendir. Yukarı da anlatılanlar bir aşkın evresi değil, yüreğiniz ile aklınızın savaşıdır. Üçüncü şahıs olan kadın yada adam o yüzden hep gider. Siz siz olun aşkı iki yürek ile yaşayın. Nereden mi biliyorum? Benden gidenlerden, daha sonra tekrar tekrar dönenlerden ve arta kalanlardan…
Sabahtan akşama kadar iyi geceler.
Ahmed Fehim SOLAK
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta