Bir türlü tanımsal bir tasma takılamayan; aşk ve şiir mefhumlarının, soyut bir deryada nilüfer gibi yüzüşürken spiritüel bir oluşum ve teğet dokunuşların avuçlarımızda terlemeye yol açan ve acele heyecanları bize duyuran ne, kim.
Aşk ve şiir nerede: spiritüellik bilindiği gibi, ruhanili alanımızın yaratıcı sonsuz güç kaynağı arasındaki en içsel teke tek en yoğun ilişkimiz.
Gerçi bu ilişkiyi tüzel bir varlık olan, din/dinler tanzim etmişlerse de, bazı kez anlamsız ritüellerle donanım sonucu, insanın sonsuz güç kaynağı ile baş başa, kalma gereksinimi güçlüce duyar.
Güç halkalarının eklenerek gerek semaya doğru tırmanma, gerekse de, en derinliklerimize sarkıtılan sarnıç zincirinin sağlam halkalı olmasını gerekli kılar.
Bu güç zincirinin ilk halkası içinde bulunduğumuz somut dünyanız ve buna bağlı varlığımız ki, bu varlıkla, somut dünyayı ilgimizle ayakta tutar, ilgimizin kaymasına bağlı olarak dünyamızın kaymasına yol açmış olabiliriz.
İkinci halka bana göre işin ve konumuzun şablonu olan, ruhumuzun soyut dünyasıdır, çok ilginçtir fizikçilerin ve ilgili otoriterlerin saptamaları şudur, somut olarak görünenimizin, 99,9999 boşluk ya da ruh olduğu ilmi litaretürde yerini almış bulunuyor.
Bu boşluk, bu ruh işte bana göre aşkın ve şiirin cereyan alanıdır, bu alanın keşfi heyecan verici ve alışılmış heyecanları yüksek hıza ulaştıran bu alandaki algı, vergi ve tüm hem-hal, halvet yekûnudur.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta