İslamiyet Şeriattır!
Ve Buna Rağmen!
Bu Tabulaşmış İdeolojiye, bu sömürü kültürüne en çok da mağduru olan kadınların öncülük etmeleri;
Dinin de, tıpkı aşk gibi, bir zaaf olduğunun en açık kanıtıdır..
Sömürü ideolojileri, insanın bu iki zaafından çok ustaca yararlanmışlardır..
Ve bu ideolojiler, amaçlarına ulaşmak için,
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Dinin ilk kurbanı akıldır.
-Prof. DR. Hayrettin Ökçesiz
Olana değil, olmayana inanılır.
Olmayana da, olsun diye inanılır.
-Prof. Dr. Hayrettin Ökçesiz
Olana değil, olmayana inanılır.
Olmayana da, olsun diye inanılır.
-Prof. Dr. Hayrettin Ökçesiz
Din, hiç tereddüt etmeden çocuğunu Allah için kurban etmeye kalkışan, dindar bir babanın, inanç samimiyetini över..
Oysa;
Hiç bir dindar, kendi çocuğunu Allah yoluna kurban etmeyi, o anı bire bir yaşamayı aklının ucundan bile geçiremez.. Ama böylesi bir vahşeti adeta överek anlatan dinin bu hikayesine, hiç yadırgamadan inanır..
İşte insan, zaafları gereği, din ve aşk ile ilgili yeni edindiği bütün bilgileri hiç düşünmeden (mantık süzgecinden geçirmeden) kabulleniyor..
Yani; Çocuğunu Tanrıya kurban eden bir babanın hikayesini anlattığınız bir çocuk, ileri yaşlarda, gözünün önünde adam kesilmesini yadırgamaz..
Ya da; Tanrının Cehennemini (İşkence hanesini) anlattığınız bir çocuk, yetişkin olduğunda, gözünün önünde insanlara işkence edilmesini yadırgamıyor..
İşte IŞİD'i yaratan zihniyet bu zihniyettir!
örneklemeler detaylar incelemeler karşılaştırmalar farkında olmadan yaptığımız içimizden gelen refleksler ve bunlara karşı tepkilerimiz hepsi güzel bir şekilde ertelenmiş akla yatkın bir şekilde bizlere sunmuş gerçekten güzel düşündürücü hadiseler paylaşım için çok çok teşekkür ederim araştırmacı abim bu tür araştırmalar sayenizde bizim için de aydınlık ışık tutan bir çalışma oluyor şahsım adına teşekkür ederim ilyas kırlı
Sevgili Kardeşim, Araştırmacı yazar-Şair:Hüseyin Çubuk.
Okunması ve üzerinde uzun uzun düşünülmesi gereken, araştırma ve bilimsel dayanaklı alıntılarla zenginleştirilmiş güzel bir yazı kaleme almışsınız. Tebrik ediyor başarınızın devamını diliyorum. Beğenerek ve saygı duyarak okuduğum nefis bir çalışmaydı. Antolojim+ Tam paun.
Her şeyin sizin ve sevdiklerinizin gönlüne göre olmasını diliyorum.
Sevgi ve saygılarımla.
Dr. İrfan Yılmaz. BODRUM.
Geniş ve derinlere inan detaylarıyla harika bir paylaşımdaydım.Her yazınsalını yaşam üzerinde temellendiren ve geniş katılımlı bir tartışma platformu için alan açan Değerli Dostum ÇUBUK'u içtenlikle tebrikliyorum.
Nicelerine.Erdemle.
En hassas konular , akıl ile yoğrulmayınca zarar veriyor , saygılar + ...........asena
Anlamlı çalışmanızı kutlarım sayın Çubuk. Kaleminiz ve duyarlı yüreğiniz var olsun.
Tarih bunun örnekleriyle dolu gerçekten...Aşk ve din uğruna dökülen kanlar ve savaşlar bitmeyecek gibi...Kutluyor,saygılar sunuyorum yürekli duyarlılığınızı Sn.Çubuk.
Bu şiir ile ilgili 19 tane yorum bulunmakta