İslamiyet Şeriattır!
Ve Buna Rağmen!
Bu Tabulaşmış İdeolojiye, bu sömürü kültürüne en çok da mağduru olan kadınların öncülük etmeleri;
Dinin de, tıpkı aşk gibi, bir zaaf olduğunun en açık kanıtıdır..
Sömürü ideolojileri, insanın bu iki zaafından çok ustaca yararlanmışlardır..
Ve bu ideolojiler, amaçlarına ulaşmak için,
insanın bu iki zaafını, çok ustaca kullanmışlardır!
Özellikle de, demokrasi bilincinden yoksun kadınların,
kendilerini, köleleştirmesine rağmen!
kendilerini, çocuk yaştan itibaren, cinsel bir obje olarak gören bir ideolojiye,
adeta, öncülük etmeleri;
Demokrasi karşıtı sömürgen kesimlerin işini bir o kadar kolaylaştırmıştır..
Dünya genelinde, bilim adamlarının, insan beyni üzerinde yapmış oldukları ortak araştırma sonucuna göre;
İnsan, bebeklikten itibaren, edindiği bütün bilgileri, DİN ve AŞK ile ilgili olanlar hariç, önce mantık süzgecinden geçirip, sonra tekrar kullanmak üzere beyninin bir bölümünde depoluyor..
Yani; İnsan, zaafı gereği,
Bir tek, din ve aşk ile ilgili edindiği bilgileri, tekrar kullanmak üzere, mantık süzgecinden geçirmeden, olduğu gibi kabullenerek depoluyor beyninde..
Örneğin;
Din, insanların Adem ile Havanın çocuklarından,
Yani; kardeş ile kardeşin evlenmesinden türediğini söyler..
Oysa;
Hiç bir dindar, kardeşi ile evlenmeyi aklının ucundan bile geçirmez.. Ama benimsediği dinin bu söylemini yadırgamadan inanır..
İşte tekrar kullanılmak üzere edinilen bilgilerin, mantık süzgecinden geçirmeden kabullenilmesi (Düşünmeden inanmak) bu.
Örneğin;
Din, hiç tereddüt etmeden çocuğunu Allah için kurban etmeye kalkışan, dindar bir babanın, inanç samimiyetini över..
Oysa;
Hiç bir dindar, kendi çocuğunu Allah yoluna kurban etmeyi, o anı bire bir yaşamayı aklının ucundan bile geçiremez.. Ama böylesi bir vahşeti adeta överek anlatan dinin bu hikayesine, hiç yadırgamadan inanır..
İşte insan, zaafları gereği, din ve aşk ile ilgili yeni edindiği bütün bilgileri hiç düşünmeden (mantık süzgecinden geçirmeden) kabulleniyor..
Yani; Çocuğunu Tanrıya kurban eden bir babanın hikayesini anlattığınız bir çocuk, ileri yaşlarda, gözünün önünde adam kesilmesini yadırgamaz..
Ya da; Tanrının Cehennemini (İşkence hanesini) anlattığınız bir çocuk, yetişkin olduğunda, gözünün önünde insanlara işkence edilmesini yadırgamıyor..
İşte IŞİD'i yaratan zihniyet bu zihniyettir!
İslamiyetin yayılmasına en açık örnektir IŞİD!
Arap Coğrafyasına sınır olan ülkelerin İslamiyeti nasıl kabul ettiklerini hiç düşündünüz mü?
Tıpkı bugünkü gibi, çocuklar kullanılmış, bu sömürü kültürünün yayılması ve köklenmesi için..
Bir Zaaf Olan Aşka Örnek İse;
Evli bir erkek ile evli bir kadının ölüme kaçmaları..
Ya da; Adamın, ölümü göze alıp baldızı ile kaçması.. vs.. vs..
Kısaca, vicdansızca atılan her adım hatadır ve çoklukla tuzağa uzanır..
Bir yılan türü var, avını tuzağa düşürmek için, kuyruğu ve gözleri hariç, kendini kumun içine gizler ve, dışarıda kalan kuyruğunu, solucan gibi kıpırdatır..
Kıpırdayan kuyruğu solucan zanneden kertenkele, hızla avına yaklaşır ve yılanın tuzağına düşer..
Yani; Ava giden kertenkele, kendisi avlanır..
Bu tabiatın denge kuralıdır..
Aynı durumu,
İnsanlar,
zaafları, mantık ve vicdandan daha baskın hale geldiğinde yaşarlar..
Ve,
Ne yazık ki, sömürü kültürünün etkisi altındaki insanlar, sömürüldüklerini, kullanıldıklarını anladıklarında, çok geç kalırlar..
18/04/2015
Hüseyin Çubuk
_____________________________
Hikayesi;
_______
BİZLERİ TUZAĞA DÜŞÜREN ARZULARIMIZ.. (Alıntı)
Asya da maymun yakalamak için kullanılan bir çeşit tuzak vardır.
Bir Hindistan cevizi oyulur ve iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa bağlanır. Hindistan cevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan içine tatlı bir yiyecek konur. Bu yarık sadece maymunun elini açıkken sokacağı
büyüklüktedir. Yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz.
Maymun tatlının kokusunu alır, yiyeceği yakalamak için elini içeri sokar, ama yiyecek elindeyken elini dışarı çıkarması olanaksızdır. Sıkıca yumruk yapılmış el, bu yarıktan dışarı çıkmaz. Avcılar
geldiğinde maymun çılgına döner, ama kaçamaz. Aslında bu maymunu tutsak eden hiçbir şey yoktur. Onu sadece, kendi bağımlılığının gücü
tutsak etmiştir. Yapması gereken tek şey, elini açıp yiyeceği
bırakmaktır. Ama zihninde açgözlülüğü o kadar güçlüdür ki bu tuzaktan kurtulan maymun çok nadir görülür.
Bizleri de tuzağa düşüren ve orada kalmamıza neden olan şey,
arzularımız ve zihnimizde onlara bağımlı oluşumuzdur. Yapmamız gereken; elimizi açıp benliğimizi, bağımlı olduğumuz şeyleri serbest
bırakmak ve dolayısıyla hür olmaktır!
*Joseph Goldstein
____________________________________
____________________________________
BEŞ MAYMUN HİKAYESİ.. (Alıntı)
Kafese beş maymun koyarlar. Ortaya da bir merdiven konur
ve tepesine de iple bir kangal muz asılır.
Her bir maymun merdivenleri çıkarak muzlara ulaşmak
istediğinde dışarıdan üzerine soğuk su sıkılır.
Her bir maymun aynı denemeyi yapar, buz gibi soğuk suyla ıslatılır.
Bütün maymunlar bu denemeler sonunda sırılsıklam ıslanırlar.
Bir süre sonra muzlara doğru hareketleneni diğer
maymunlar engellemeye başlar. Su kapatılıp
maymunlardan biri dışarı alınır, yerine yeni bir maymun konulur.
ilk yaptığı iş, koşup muzlara ulaşmak için merdivene tırmanmak olur.
Fakat diğer dört maymun buna izin vermez ve yeni maymunu bir de döverler.
Daha sonra ıslanmış maymunlardan biri daha yeni bir maymunla değiştirilir.
Ve o da merdivene ilk yaptığı atakta dayak yer.
Bu maymunu en şiddetli ve istekli döven de biraz önce diğerleri
tarafından engellenen ve ilk dayağı yiyen birinci yeni maymundur.
Islak maymunlardan üçüncüsü de değiştirilir. Bu da ilk atağında
diğerleri tarafından cezalandırılır. Diğer dört maymundan yeni
gelen ikisinin en yeni gelen maymunu niye dövdükleri konusunda
hiç bir fikirleri yoktur ama en iştahlı dövenler de onlardır.
Sonra en baştaki ıslanan maymunların dördüncü ve beşincisi de
yenileriyle değiştirilir. Ama tepelerinde o bir kangal muz hala
asılı olduğu halde artık hiçbiri merdivene yaklaşmamaktadır.
Neden mi? Çünkü burada işler böyle gelmiş ve böyle gitmektedir...
işte bu nokta, organizasyonel (ya da toplumsal) negatif öğrenmenin
şartlanmanın başladığı yerdir.
Artık Türkiye de olduğu gibi kötü yönetilmeyi ve maymun davranışını kanıksarsınız, hatta hayatınızdan memnun olmaya başlar, kurulu düzenin savunucusu olup karşı çıkana da en çok ve en iştahla siz engel olursunuz
İşte ideolojilerin tabulara dönüşümünün hoş bir anlatımı...
______________________________________
______________________________________
Batılılar geldiklerinde ellerinde din kitabı,
Bizim elimizde topraklarımız vardı.
Bize gözlerimizi kapayarak dua etmesini öğrettiler.
Gözümüzü açtığımızda,
Bizim elimizde din kitabı,
Onların elinde topraklarımız vardı..
Jomo Kenyatta
(KENYA Kurucu Devlet Başkanı)
_______________________________________
Hüseyin ÇubukKayıt Tarihi : 3.4.2017 08:07:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Hüseyin Çubuk](https://www.antoloji.com/i/siir/2017/04/03/ask-ve-din-3.jpg)
-Prof. DR. Hayrettin Ökçesiz
Olmayana da, olsun diye inanılır.
-Prof. Dr. Hayrettin Ökçesiz
Olmayana da, olsun diye inanılır.
-Prof. Dr. Hayrettin Ökçesiz
Oysa;
Hiç bir dindar, kendi çocuğunu Allah yoluna kurban etmeyi, o anı bire bir yaşamayı aklının ucundan bile geçiremez.. Ama böylesi bir vahşeti adeta överek anlatan dinin bu hikayesine, hiç yadırgamadan inanır..
İşte insan, zaafları gereği, din ve aşk ile ilgili yeni edindiği bütün bilgileri hiç düşünmeden (mantık süzgecinden geçirmeden) kabulleniyor..
Yani; Çocuğunu Tanrıya kurban eden bir babanın hikayesini anlattığınız bir çocuk, ileri yaşlarda, gözünün önünde adam kesilmesini yadırgamaz..
Ya da; Tanrının Cehennemini (İşkence hanesini) anlattığınız bir çocuk, yetişkin olduğunda, gözünün önünde insanlara işkence edilmesini yadırgamıyor..
İşte IŞİD'i yaratan zihniyet bu zihniyettir!
TÜM YORUMLAR (19)