Akşamı güneşleyen su,
aşk ve güvendir çatışıp durduğumuz...
durmadan bir iç çekiş bedenle ruh arasında
paslı çivilere asılmış kalabalıklardan
savaş alfabesidir dudakları upuzun
küçük kalpli adamlar.
Taş ve rutubet birbirini uyurken,
seni sevdiğim bütün yerlerde cam ve ateş
merhametim de yanıltıyor beni, aynı seslerden
binlerce bedende geziniyorum içimi
kendi teninde bir bıçakla oynaşıyor rüzgârım ve
kaba bir yağmurun elleri kalıyor içimdeki kasabada
taş toza dönüşüyor.
Aşk ve akşam eski bir fotoğrafta duruyor
aşk: kuma uzanmış yaralı deniz Kavafis'in gözlerinde
akşam: Dicle üzerinde gümüş bir kuş, Harran'dan
daha doğuya akan. Kanafganistan. Orada su soğur
güneş bütün kahrını içer denizin
sen orada buğday ben toprak olsam da
ancak bir asker özetleyebilir annesinin yüzünü
ölümle doğum arasına sıkıştırıp.
Akşamı güneşleyen su,
dili olan suskudur dağlar, göçlerin kedisidir söz
durmadan konuşan buza bir yanıttır
uzun kapılarda harlı atlar. çocuk arabaları ve sis.
Ayın kırağında akşamı güneşleyen düş
yeni bir aşk durduğumuz... durmadan.
Kayıt Tarihi : 18.9.2018 10:54:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!