Al gülüm!
Kızıldan yapraklı kızıl gülün
Ve söyle!
Nasıl aydınlansın bu karanlık?
Birbirini nasıl yaratmasın iyilik ve kötülük?
Nasıl düşlenmesin olmayan?
Ve nasıl uzaklaşsın insanoğlu?
GÜL
İçindeki ışıkla aydınlansın bu karanlık!
Muhtaç olmasın birbirine iyilik ve kötülük!
Bilmesin, düşleyen düşlendiğini!
Ve yaklaşmak için uzaklaşsın insanoğlu!
Bir dağ serçesinden bin serçe,
Bin firavundan bir Musa düşermiş
Kartallar yalnız
Ve yuvasız uçarmış sevdalısı güneşe
Hali nice halden anlarmış
Var git yiğidim bu yürek seninle
İşte kara toprak oğul!
Ekilen umut şükranla biçilir onda
Vakti yakındır!
Bal akan zehirli dillerin
Kahpe tebessümlü maskeli yüzlerin
Bırak bizi sen!
Bırak ki ecelimiz sevapları olsun
Variyetin hazzı,
Fukaranın ıstırabı kadar değil midir?
Esaretse yargılanmaz yiğidim
Tadına varılmıyorsa hürriyetin
CEMİL
Bir yürek bin kader çizer,
Bir korku bin kahpe gizlermiş
Baktığını sineye çeker gibi görme
Hali niceyi bilmez gibi belleme
Vakti yakındır!
Göklerde gürlemesi bu koca bedenin
Maskelensin kahpe cellatlar hele
Hele kin görsün şu yürek
Korkusu acz olmaz bilesin
Ecele sevap vermez,
Ve günah düşer kederlerine bilesin
Ya Affetmezse!
Altından tokasız güneş saçların beni
Bulgur bulgur bakan kara gözlerin beni
Ya duyarsa helak oluşumu o peri kulakların
Sen söyle bana!
N’eyle biçsin umudu bu yürek?
GÜL
Durdurmalı zaman bir gün kendini
Ve demeli “siz iki âşık deli!
Aşk, cennet de ve cehennem de yaşanıyor
Sizin yüzünüzden ebedi! ”
06 Mart 2016
Erdal KeskinKayıt Tarihi : 6.3.2016 20:04:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!