Acı esen bir rüzgâra kaptırdık sevdayı
Ben yorgun, sen yılgın, şehir karanlık
Sis kaplamış sokakta cılız bir ışık sadece
Arsız vaatlerle süslenmiş yalnızlık
Karanlığı delen bir silah sesi
Vurulup yere düşen bir düş daha
Ve
Doğmayan kızıl şafaklarda…
Tükenen bir ömür gibi k/ovuyorum artık seni
Hadi git artık, uğrama bu yıkık sokağa
Bitmeli her şey, sakın çıkma karşıma!
Seninle yaşanılan her an armağandı Tanrıdan bana
Ama artık herkes devam etmeli kendi yoluna…
Ne ara, nede sor halimi!
Görmeni de istemem bu perişanlığımı
Misk-i amber kokusu gibi
Baş döndürücü tadı kalsın sadece aklında.
Bir masaldı de kendi kendine
sol tarafındaki acıyı, dudaklarındaki hazin tadı bırak!
Boşalttığın kadehlerde de arama fermanı
Takas etme şarapla kendini
Aşkını da dünlerdeki yolculuklara bırak….
Farz etki bu bir oyundu
Ben yüreğimin sesini dinlerken
Sen çeviriyordun aşk ruletini
Şansına güvenerek hem de…
Şimdi söyle bakalım, kazanan ve kaybeden kim?
Unutma sakın!
Lokman hekimin toprağından da olsam
Derman bende değil, sendedir
Kleopatranın suyundan da içsem
Şifa bende değil sendedir artık…
Ama donuk taş mezarım olsun ki
And içerim sana
Yedi uyurlarla uykuya dalsam da
Yüzyıl değil bin asır geçse de aradan
İçimi yakan HOŞCA KAL’ ın yangınıyla yine uyanırım hayata…
ŞAFAKNUR YALÇIN
Şafaknur YalçınKayıt Tarihi : 1.4.2013 15:31:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (1)