Ummanı görmeyenler gölü derya zannederlermiş. Yıldıza bakmak marifet olsaydı, gökyüzünün gururlanması elbette hak olurdu. Burada hak olan gözün yıldızı keşfidir, zira; sözün de sirayet etkisidir. Olduğun yada tevaffuk ettiğin çağın azameti, kalbe düşen muammaların çözümüyle aşikara erer. 'Ben kimim? ' sorusunu kendine sor ki kim olduğunu bul, 'Burası neresidir? ' sorusunu sor ki yerini bil, 'O kim? ' sorusuylada aşık ol. Aşkın icazeti; doğru soruyu, doğru zamanda, doğru kimselere sormasıyladır. Güneşin aydan, ayın güneşten icazeti olmasaydı; gece ile gündüzün varlığı olurmuydu? İnsanda böyledir daire-i aşk silsilesi içinde, icazeti kendi bulur.
Aşk'ı kamil olmanın yolu cevaba giden sorulardan geçer. 'Aşk nedir? ' i kendine sormadan aşka ermeye çabalamak zannımca aşka zülmet etmek olsa gerektir. Çünkü bilmeden aşk olur mu? Olsa olsa, tabiri; aşk-ı zan olur. Yani aşığım zannından başka muaffakiyeti nasip değildir. Buradaki kelamımızın sırrı önce 'bul' sonra 'bil' ve en sonunda 'ol' demekten öteye gitmez. Teaffuk etti buldu, sonra bildi ve artık oldu. Çünkü zühre yıldız ise harut ile marut neye kandı. Kuyuya düşmeden Yusuf, nara düşmeden İbrahim ve hara düşmedende Yemenli Veys olunmaz. İcabeti görende aşka hazır ol, çünkü aşk hazırlıksız gönül kapısını calmaz. İlk soruyu sor kendine, 'Ben Kimim? ' diye.
Kayıt Tarihi : 1.10.2012 18:31:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)