Aşk Nedir? Şiiri - Yorumlar

Mevlana Celaleddin Rumi
87

ŞİİR


1049

TAKİPÇİ

*Şarabım aşk ateşidir,hele onun eliyle sunulursa öyle bir ateşe odun kesilmezsen yaşamak haram olur sana.
*Söz dalga dalga coşmada amma onu dudakla,dille değil,gönülle canla anlatman daha iyi.
*Aşk nedir,bilmiyorsan gecelere sor,şu sapsarı yüzlere,şu kupkuru dudaklara sor.
*Su nasıl yıldızı,ayı aksettirir,gösterirse bedenler de canı,aklı bildirir,gösterir.
*Can,aşktan binlerce edep öğrenmede,öylesine edepler ki mekteplerde okunup öğrenilmesine imkan yok.
*Gökyüzünde,yıldızlar arasında parlak ay nasıl görünürse aşık da yüzlerce kişi arasında öyle görünür,o göründümü herkesin parlaklığı söner.
*Akıl bütün gidilecek yolları bilse bile,gene aşk yolunu bilemez,şaşırır kalır.

Tamamını Oku
  • Ertuğrul Kaya
    Ertuğrul Kaya 11.09.2010 - 20:15

    Gerçek aşk kalple beynin birbirini desteklediği an gerçekleşir ki bu da devamlı olandır.

    Cevap Yaz
  • Mardinli Asil
    Mardinli Asil 24.08.2010 - 21:08

    BENCE AŞK COK GUZEL BIR DUYGUDUR :)

    Cevap Yaz
  • Hüseyin Keleş
    Hüseyin Keleş 13.08.2010 - 12:13

    aşk için neler yazılmazki yeterki neye aşık olduğunu bilesin en önemliside mevlaya aşık olmak allah herkeze nasip eylesin inşş.

    Cevap Yaz
  • Mehmet Yolcu
    Mehmet Yolcu 11.08.2010 - 13:53

    Aşk boğulmak gibidir, ipin çekildiğinde...
    Boğulan için okyanusta boğulmak ile deryada yahut gölde boğulmak arasında fark yoktur.
    Yanmak gibi bir şeydir aşk. Güneşin sıcaklığında yanmak ile kaynak makinesinin ateşinde yanmak veya sıradan bir fırında yanmak yahut mum ateşinde yanmak neyi değiştirir.
    Aşkın uçmak gibi bir şey olduğunu, cennet kadar güzel, serin ve ferah olduğunu düşünen de aşktan bir şeyler yaşamıştır.
    Aşk bence Gel-Git gibi bir şey. Kabarırken okyanuslar acaba Ay'ın cazibesinin farkında olurlar mı? Cazibe merkezini adam akıllı tarif edebilirler mi? Onun cezp etme gücünü ölçebilirler mi? Bunu düşünmeye, anlamaya, yorumlamaya vakitleri olur mu? Yoksa bir anda kapıldıklarını mı, bir anda hortuma yakalanmış gibi, girdaba gelmişçesine başlarının döndüğünü, bir anda rüzgâra mı, sele mi, akıntıya mı desem kapıldıklarını sadece his mi ederler?
    Bırakıldıklarında hortumun çeperinden, girdabın dairesinden, Ay'ın cazibesinden koptuklarını mı hissederler?
    Ay'ın cazibesinden çıkan derya yavaşça yerine geri gelebilir mi?
    Hortumun dairesinden çıkan rahat çıkabilir mi? Yoksa fırlatılmış mı olur?
    Girdapta her şeyiyle altüst olan onun dışına fırlatıldığında kolayca kendine gelebilir mi?
    Aşk bence vurgun gibidir. Suya dalan nerede vurgun yiyeceğini bilemez, düşünemez.
    Aşkı Toroslar üzerinde bir turna hızında uçan beyaz bir ata (Pegasus'a) benzetmek hep zihnimde canlanmıştır. Toroslar beyazlarını sımsıkı giymiş olmalıdır. Bulutlar en beyaz şeklini, halini almalıdır. At beyaz olmalıdır. İki kanadı olmalı. Sadece açılmış beyaz kanatlar olmalıdır bunlar, asla kıpırdamamalıdır. Atın ön ayakları öne doğru uzanmış olmalıdır arka ayakları geriye doğru uzatılmış ve öylece sabitlenmiş gibi durmalıdır. Üzerinde beyaza bürünmüş bir süvari olmalıdır; heybetiyle durmalı üzerinde. Elbiselerinin arkaya sarkan uzantıları olmalıdır. Hafif bir rüzgar onları yavaşça geriye doğru yönlendirmelidir. İçi huzur dolu olmalı süvarinin. Sevinçten uçuyor olmalıdır. Dünyanın keyfini çatmalıdır. Kucağında beyaz bir gelinlikle güzelliğini taçlandırmış, başına yüzüne allar sarmış, yine saçlarının tamamını kontrol edememiş, zülüfleri bir yüzüne, bir aşağıya sarkan kendisine sımsıkı sarılmış sevgilisi olmalıdır.
    Bu uçuşla saadet yurduna doğru korkusuz, mesut, coşkun bir halde yolculuk etmelidirler. İşte aşk dediğin böyle bir şeydir. Kimsenin denemediği, kimsenin yapamadığı, hiç elde edilmiş, hep elde edilir umuduyla yöneldiğimiz bir şey. Onun için kimse kimseye aşkı anlatmaya kalkmasın. Kimse kimsenin aşkını anlamaya çalışmasın. Yok böyle bir şey. Aşk anlatılabilseydi, akşı anlayabilseydi diğerleri, bu kadar fırtına kopar mıydı başında, içinde, etrafında.
    Yine aşkı anlatmak cazip geliyor insanlara. Yaşayamasalar da yaşanmış hikâyeleri dinlemek mutlu ediyor insanı, sevindiriyor. Hayal dünyasında ufuklar açıyor, gezdiriyor bir meczup gibi diyarları.
    Aşkın en büyük düşmanı kıskançlıktır. Her aşk mutlaka kıskanılmıştır. Bazen aşkı yakıştırmamak gibi durumlarda olmaktadır. Aşkı gençlere, sınırlanmış şartlara, belirlenmiş hallere mahkûm gibi düşünenler büyük çoğunluğu oluşturmaktadır. Ne ki insan genç olur aşık olmak ister ama olamaz. Gençler aşkı zaten ne idrak edebilir ne de anlayabilir. İnsan aşkı enine boyuna tanımak için bilinçli 30-35 yaşa ihtiyaç duyar. Ondan sonra sevgi nedir, aşk nedir, arzu nedir, şehvet nedir, heves nedir, ilgi nedir, yakınlık nedir, arkadaşlık nedir, dostluk nedir tefrik etme olgunluğuna erişir. Akli, ruhi ve vicdani açıdan kemale erer. Onun için çocukluk aşkları, gençlik aşkları, eğer varsa, çapsız ve sığdır; uzun soluktan yoksundur.
    Aşkın kendisi bile uzun yıllar tecrübe edilmek ister. Aşk lafla, sözle, edebiyatla olacak bir şey değildir. Bunlar ona nispeten hizmet edebilir; geliştirebilir veya kızıştırabilir, deneyebilir, olgunlaştırabilir.
    İnsanı tanımayan aşkı tanıyamaz, yaşayamaz. Hayatı tanımayan onun içindeki en derin mahzendeki kara kutuda ancak bulunabilecek aşkı nasıl tanısın.
    Hayatın geçeklerini, toplumun şartlarını tahlilden aciz kalan aşkı ne ile hangi kıstas ile çözümlesin. Bilgisiz, deneyimsiz, donanımsız çıkılan bir yolcuğa can mı dayanır; akıl ve his nasıl katlanabilir ki.
    Aşk sağlık gibidir. Hasta olunduğunda doktor çok olur. En ilgisiz, habersiz kişi de bir iki faydalı ilaç tavsiye eder. Ne ki aşkın doktoru yoktur. Hekim-i Lokman olsan aşk karşısında nadan olur, çaresiz kalırsın.
    Aşkı siyasete benzetmek de mümkündür; onun hakkında herkesin bir bildiği vardır. En cahil insan da ülkeyi, cemiyeti, sistemi daha iyi idare edebileceğini düşünür, söyler ama kendisi buna inanır mı, inanmaz mı bilinmez. Uluorta tenkit, dile dilenmek, burun kıvırtmalara, tafralara, insanların karakterlerine göre değişik çaplardaki tepkilere, tenkitlere nefretlere, saldırılara maruz kalmak aşkın kaderidir; değişmez.
    Aşk kendi içinde coşkundur, devinir, direnir, sineye çeker, aldırmaz, umursamaz; yoluna gider, ilerler.
    Aşk ile savaşılmaz, aşk savaşında uzak olan kaybeder. Kimse kimsenin sevgisini, aşkını kimsenin kalbinden söküp alamaz; aldıramaz.
    Aşkın ölümü yine aşktan gelir; aşkı aşkla öldürürler. Aşk ateşini aşk ateşi söndürür.
    Aşıkları öldürmeye gerek yoktur aslında; onlar birbirini öldürmek için yeter birbirine.
    Aşkı dışarıdan fethetmek mümkün değilse de içerden su sızdırması, Truva atlarına yem hazırlaması çokça görülen gerçeklerdir.
    Hatasıyla sevabıyla aşk yaşanmaya değer. Bir ateş ise içinde yanmaya değer. Bir denizse içinde boğulmaya değer. Bir darağacıysa orada sallandırılmaya değer.
    Ucuz aşk olmadığına, aşksız hayat da hayat olmadığına yaşanmaya değmediğine göre, ne pahasına olursa olsun aşkı almak gerekir. Onun ucuzlamasını beklememek lazımdır. Hatta onun daima pahalı, çok değerli, bulunmaz Hint kumaşı olması için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız.
    Aşk, hayatın anlamını kazandığı biricik haldir, hayata hayat diyebilmenin yegane yolu aşk olduğu için ne yapıp edip mutlaka aşık olmalıyız. Aşık olmak için elimizden geleni ardımıza koymamalıyız. Onun hazzına eren zaten bir ömür onunla olur, onu düşünür, onun hayaliyle yaşar. Bir daha onu dünyaya getirmek, hayata katmak mümkün olmaz. O hep bizden, dünyamızdan kopup kendi dünyasına, akşına dönecektir. Bizi terk edip sevdasına kapıldığı aşkına gidecektir. Zira aklı onda, canı onda, ruhu onunla beraber olacaktır.
    Aşk bizi özgürleştiren bir duyarlılık halidir. Bizi bağımlılıktan, tutkunluktan, sevdalardan kurtaran, kendimize getiren, abıhayat gibi hayatımıza hayat katan bir iksirdir. Onu yitiren aklını ve canını, dünyasını ve ötesini birden yitirmiş sayılmalıdır.
    Onun için Mevlana büyüktür. Aşkı anlamıştır, onu yaşamıştır. Onun güzelliğini hayatında görmüştür ve bunu göstermek için, anlatmak için çok emek vermiştir. O, bir sevda emektarıdır; bu reçikte (çığırda) onun umudu, emeli, himmeti tasavvur olunan çok büyüktür. Onun için sözleri bize tatlı, hoş ve içtenlikli gelmektedir.
    Onun için onun kitapları bugün Amerika'da Top Listelerinin başında yer almakta ve aylar yıllar geçse de yerlerini koruyabilmektedir. Bu onun sevgide iyi bir frekansı yakaladığını, koordinatlarını harika biçimde ayarladığını göstermektedir. Bizim aydınlarımızın, hocalarımızın aşamadığı maddeyi, maddeciliği ve çıkarı onun aştığını her halinde, her sözünde müşahede etmek mümkün olmaktadır. Sözünü sansürsüz, bütün çıplaklığıyla söylemektedir. Kimseden çekinmemekte, sözünü içinde geldiği gibi söylemektedir. Bu da onun gücüne güç, cazibesine cazibe katmaktadır.
    İşte aşk böyle bir şeydir.
    Celali Mevlana yapar.
    Meczubu bir Şems'e çevirir.
    Mansur’a ışık olur, tüm zamanların, asırların, milletlerin duyduğu bir sayha yapar.
    İbn-i Arabi gelir, Muhyiddin olur.
    Yunus gelir ardında diyar diyar dolaşır
    Aşk şiirleri söyler sazına aşkı değişmez nağe yapar.
    Aşık Paşa gelir ardından
    Yaşar aşkını paşalığına beş metelik paha biçmez.
    Aşkın büyüklüğünü gösterir sevdiklerimizin çokluğu
    Bir’i sever, bütüne ulaşırız.
    Bütünde kendimizi görür
    Bir’e yöneliriz böylece.
    Mevlana bunu yapar her sözünde
    Her cümlesinde bizi onunla tanıştırır.
    AZİZ ÇINAR - MALATYA

    Cevap Yaz
  • Feyzi Kanra
    Feyzi Kanra 10.08.2010 - 15:09

    Bir âşk ile yaratıldı bu cihan,
    Dünya hayatı âşk yolunda bir han.

    Cevap Yaz
  • Gül Şirin Yürektürk
    Gül Şirin Yürektürk 25.07.2010 - 10:54

    Aşk altın değildir saklanmaz; âşığın bütün sırları meydandadır.
    Aşk bütün gemilerin battığı limanda batmayan tek gemidir.

    Cevap Yaz
  • Şiir Sanrısı
    Şiir Sanrısı 19.06.2010 - 00:09

    Söz dalga dalga coşmada amma onu dudakla,dille değil,gönülle canla anlatman daha iyi.
    *****************Ne kadar şiir yazılsa bu söz üzerine bu anlam yüceliği ifade edilemez.Rahmetle anıyorum.

    Cevap Yaz
  • Abdullah Cengiz
    Abdullah Cengiz 16.06.2010 - 13:55

    ''BU ŞİİRİ OKURKEN BENDE BU KADAR ETKİ YARATABİLECEĞİNİ DÜŞÜNMEMİŞTİM AÇIKÇASI.. DUYGULARIMIN GÖZLERİM ÜZERİNDEKİ ETKİSİNDEN MISRALARI OKURKEN ZORLANDIĞIM BİLE OLDU... ' '
    Rumuz: Abdullah Cengiz

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 38 tane yorum bulunmakta