Moleküler çarpışmalar, dinozorlar, koca kuşlar arasında geldiler dünyaya Adem ile Havva. İşte o günden beri; bir çapraz kombinasyon halinde içerden mücadele dışarıdan ittifak halindeler. Ruhsal çarpışmaların fiziksel bütünleşmelerle sürdürdükleri ilişkide, arkalarından bu kavgayı sürdürecek yeni bireyler üretmeyi de ihmal etmiyorlar. Genel bakış açısı olarak aslında her kadının ve erkeğin ortalama karşı cins gözlemi vardır.
Biraz açalım. Bizler 13 yaslarında flört diyebileceğimiz olguyla tanışırız. İşte asıl çatışmanın başlangıcı bu yaşlardır aslında. Sonra 20’ li yaşlar tutkulu aşklar. Erkekler ve kadınlar arasındaki nefretin en körüklendiği yaşlardır. Bir tezatta burada. Aslında aşkın tutkusu bu yaşlarda artıyor, nefretinde. Sonraki hayatımızda karşı cinse bakış açılarımızı da aslında bu temel oluşturuyor. Herkes 20’ li yaşlarda bir aşk yaşamış ve herkes 20’ li yaşlarda bir hayal kırıklığına uğrayıp gecelerce ağlamıştır (herkes derken sosyal konumu normal olanlardan bahsediyoruz tabi el ayak biraz düzgün olsun) ve işte burada başlar düşmanlık aslında karşımıza çıkanları birbiriyle kıyaslamalar benzer davranış sergileyenlere hepiniz aynısınız yakıştırmaları. Eli yanan her çocuk ağlar; biri gülüp diğeri ağlamaz, aynı cinsten olan insanların da büyük çoğunluğunun belli olaylar karşısında aynı tepkileri vermesinden doğal bir şey yoktur aslında. Erkek milleti değil mi! diye başlayan yakınmalar ki genelde aldatılma olaylarından sonra olur ya! Bir düşünelim; erkek milleti diye kızıyorsun ama kendi cinsin buna fırsat veriyor. Çoğu bile bile kendi cinsinin aldatılmasına vesile oluyor. Orda kadın milleti yok sanki; adam kadını bir erkekle mi aldatıyor hayır erkek milleti diye aşağıladığın topluluğun seni aldatabilmesi için kadınlara ihtiyacı var. Hangisinin yaptığı daha doğru acaba tartışılması gereken bu da değil. Erkekler çok mu masum? Kadınların dırdırından şikayet ederler, alışverişlerinden şikayet ederler, ee kadını oturtursan evde çalıştırmassan, kadın evde o salak kadın programlarını izlemiş, yalnız olduğundan yalnızlığı zaten fazlasıyla hissetmiş ve kayışlar gevşemeye başlayıp, kendi kendine konuşmaya başlamış. Sen eve gelince de maden bulmuşçasına seni kazıyacak tabi. Alışveriş mi? E kadının hareket alanını kısıtlarsan sana birşeyleri anlatmak için kullanacak tabi bazı yöntemleri. Aynı örnekten gidersek sen de çalışmasına izin vereceksin ki; elini senin cebinden çıkarıp kendi cebine soksun. Bunlar
günümüzde çok fazla yaşanmayan örnekler olabilir, ama genlerimizde böyle bir aktarım var. Kadın hep ister, erkek hep reddeder. Kadın hep duygusaldır, erkeği duygusal olmamakla suçlar. Ama her ayrılıktan sonra meyhanecilerle akraba olup arkadaş omuzlarında ağlayan erkeklerdir. Kadınların dırdırı derler demesine de, erkekler bir araya gelince neler konuşurlar inanamazsınız. Bunlar aslında hep 20’ li yaşlarda yaşadığımız aşkların bitmesiyle, nefrete dönüşen duygularımızın eseridir. Ben bekarım; olur da ileride bir hata sonucu biri benle evlenmeyi göze alırsa ve olur da bir çocuğum olursa; bu konuda her gün beynini yiyip bilinç altına yerleşip 20’ li yaşlarında aşk yaşamasının önüne geçmek için elimden geleni yapacağım sonraki hayatında ki mutluluğu için …
Klasik düşüncedir nerde eski aşklaaaarrrr gerçi ama olsun ben tokatı basayım isteyen istediği testiyi kırsın… Bir atasözüyle bitirelim erkek kadın ilişkileri için onlarla da olmuyor, onlarsızda! Yani;
Aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık…..
Kayıt Tarihi : 15.9.2010 10:49:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!