Burada farklı bir şey denemeye çalıştım arkadaşlar. Aynı olayı hem Aşk hem Manık açısından yazmaya çalıştım. Aynı hikaye, iki şekilde yazıldı. Umarım beğenirsiniz.
AŞK
- “Güvenmiyorum, sana güvenmiyorum.” diye bağırdı genç kadın … Gözlerinden yaşlar süzülürken ve her an bir daha dönüşü olmamak üzere kapıya bir adım daha yaklaşırken, avazı çıktığı kadar bağırıyordu. “Sen ve ben … biz … başaramadık … her şey bitti.”
- “ Ama neden? , Ne yaptım ben güvenini sarsacak? Ne yaptım? ” diye inledi adamın dingin sesi …
- “ Bir daha asla görüşmeyeceğiz Serdar. Bir daha asla” dedi ve kapıyı hızla kapatıp dışarı çıktı genç kadın.
Yüreğinin üstünde ağır bir yük ile merdivenlerden aşağı iniyordu Neriman ve Serdar ile geçen üç yılın tahlilini yapıyordu yaralar almış zihninde. Her şey ne kadar güzeldi oysa. Rüya gibi başlayan bir aşk; bir yanlış anlama ya da belki de bir iftira yüzünden, süregelen masalımsı halinden çıkıp adeta bir kabusa dönüşmüştü.
Yaklaşık altı aydır aynı evi paylaştığı erkeğinin evinden böyle çıkacağını hayal bile etmezdi. Tam üç yıl … İlişkilerin her gün biraz daha yozlaştığı, sokakların bile çürümüş ahlak kurallarının izlerinden nasibini aldığı, üç günlük beraberliklerin sevda kabul edildiği bir düzende, paylaşılan koskoca üç yıl … İşte o çelik kapı ardından kapanırken, bunca yılı geride bıraktığını artık çok iyi biliyordu Neriman. Merdivenlerden aşağı inerken, ardından gelecek bir ses –sevdiği adamın sesi - için neler vermezdi o anda. “Konuşalım, bunu çözebiliriz.” diyecek umut dolu bir cümle, ne çok işe yarardı şimdi. Gözlerinden aşağı süzülen her damla yaş, kalbine ok gibi saplanıyor ve ıslak bir acı yerleşiyordu tüm benliğinin üstüne. Bir an durakladı, geriye baktı ama öncekinden daha hızlı şekilde aşağı inmeye başladı. “Nasılsa olmayacaktı, nasılsa bitecekti, ha bugün ha yarın … Uzatmanın ne anlamı vardı? ” diye aklından geçirdi bir an. Binadan dışarı çıkarken artık gözleri dışarıdaki yağmur ile yarışa girmiş halde idi.
Dalgın ve üzgün halde sokakta idi artık. Başını kaldırıp apartmanın dördüncü katına baktı gözleri istemeden de olsa. Serdar, perdeyi aralamış ve Neriman’ın ne yapacağını kestirebilmek için orada sessizce bekliyordu. Zaten hep sessiz değil miydi? Her zaman sakinlikle konuşan, mantıklı açıklamaları ve beyefendi tavrı ile insanları etkileyen, duygularını hiç belli etmeyen, sesiyle bile karşıdakini ehlileştirecek kadar olgun ve ağır kanlı biri yok muydu hep Neriman’ın karşısında? Ama yine de, pencereden bakmak yerine, peşinden gelmesini bekliyordu genç kadın umutsuzca. Son bir kez … Son bir şans …
Bardaktan boşalırcasına yağan yağmura ve gecenin karanlığına rağmen, ikisinin gözleri de birbirini buldu o an. Sessiz bir çığlık yükseliyordu Neriman’ın huzursuz ruhundan. Serdar ise, sadece kendisinin anlam verebileceği duyguları yine kendine saklıyordu. Son umudu da tükenmişti Neriman’ın. Gitmekti artık payına düşen …
Sessiz ve yavaş adımlar ile sokağın köşesini döndüğünde, içinde bir şeyler kopmuştu artık. Bir şeyleri kaybetmiş ve annesine ne hesap vereceğini düşünen çocuklar gibi, düşünceli halde yürümekte idi. Ruhu bedenine ağır geliyor ama ileride daha çok üzülmektense şimdiden bazı şeyleri neticelendirdiği için, sahte bir gurur duyuyordu. Sevgilisi ile sık sık gittiği cafenin içinde buldu birden kendini. Serdar, akşam iş çıkışında Neriman’ı genelde buraya getirir ve kendisi sigarasını rahatça içerken kadınının da iştahla yemek yemesini izlerdi. Sohbet eşliğinde yenen yemeklerin ardından evlerine gidip güzel söyleşilerine orada devam ederlerdi. Ne olmuştu peki? Bu güzellikler daha düne kadar yaşanırken, bugünü yasa boğan sebep neydi? Ne yapmıştı Serdar? Ya da ne yapmamıştı?
*****
Neriman, yirmilerinin sonunda, gazetecilik yapan ve aklı bir karış havada bir kadındı. Hem çevresi hem iş ortamının getirdiği oldukça modern! yaşam tarzı, onu gün geçtikçe kendine yabancılaştırmış ve en sonunda aynada bile görmek istemediği bir varlığa dönüşmüştü. Başından bir evlilik geçmiş olmasına rağmen, hareketleri olgunlaşmamış ve egosunu tatmin etmek için uğraştıkça farklı bir kalıba bürünmüştü. Eşinden ayrılmadan evvel de başka erkeklerle beraber olmuş ve ruhunda açtığı yaraları derinleştirip kendini iyice hırpalamıştı. Kiminle beraber oldu ise, sadakatsiz, günübirlik ve hep macera tadında bırakmış, hiçbir ilişkisinde ciddi bir beraberlik düşünmemişti. Ne var ki, her şey Serdar’ı tanıdığı an değişti. Serdar ellilerinin başında, son derece olgun, hayatı sindirerek yaşamış, çektiği acılar yüzünde derin çizgiler açmasına rağmen hayattan kopmamış, parlak beyaz saçları o günlerden kendine miras kalmış bir beyefendi idi. Acıyı, ruhunu ehlileştirmek için kullanmış ve hayatın altında asla ezilmemişti. Duygularının çoğunu ise başından geçen tatsız bir evlilik sonucu törpülemiş ve en son darbeyi de yine eşinden, çocuklarını göstermemesi tehdidi ile almıştı. Hayatta en önemli şeyin sadece kendisi olduğunu biliyordu. Yaşadıklarından ders çıkarmış ve bir daha hiç kimsenin – hiçbir kadının – canını yakmasına izin vermeyeceğine dair yemin etmişti. Kısa süren ilişkileri bile kaliteli olmuş ve her şeyi tadında bırakmayı bilmişti. İki yıllık bir ilişkisinin bitişinin ardından o da kalbinin kapılarını Neriman için aralamıştı.
****
O gün canı çok sıkılan Neriman, son zamanlarda vakit geçirmek için yaptığı gibi yine Siberalem’e girmişti. Arkadaş bulma sitesi olarak bilinen bu site, o ana dek genç kadını pek çok gece yalnızlıktan kurtarmış ve bu yüzden de vazgeçilmezleri arasında yerini almıştı. İşte, ocak ayının o soğuk gecelerinden birinde de, sohbet ile ısınmak ve ucuz zevkler ile kendini tatmin etmek için yine internette idi. Konuştuğu pek çok kişinin ardından, “müthiş biri” karşısında idi. Her zamanki sıradanlıkla başlayan sohbet sanat, politika, spor ve entelektüel bazı başlıklara yayılmış ve daha özel bir samimiyeti gerekli hale getirmişti. Önce msn, sonrasında ise telefon ile başlayan sohbetler, kelimelerin bitmemesi nedeni ile gerçek hayata taşınmış ve her seferinde paylaşılacak yeni konular bulunmuştu. Zengin iki ruh, birbiri ile paylaşacakları binlerce şey için can atıyor ve birbirini daha yakından tanımak için zaman yaratıyordu. Mart ayı geldiğinde ise hoş bir beraberliğin tohumları filizlenmeye başlamış ve güneşin ışıkları sadece doğaya değil bu güzel çifte de aydınlık ve huzur getirmişti. Her şey çok güzel gidiyordu. Geçmişin pis ve kirli izlerini üstünden silmek için çabalayan Neriman, her gün biraz daha Serdar’a bağımlı hale geliyor ve onun kollarında kaybettiği huzuru arıyordu. Serdar tüm bunları ve hatta daha fazlasını bile kadınına verebilecek özellikte idi. Elli yılın birikimini ve aç kaldığı şefkati kadınında bulan Serdar, onun bu hediyesi karşısında sahip olduğu tüm sevgiyi sevgilisine veriyordu. Beraberliklerinin hemen hemen altıncı ayında, Neriman’ın bir bayan arkadaşı Serdar’ın kendisine kur yaptığını iddia etti. Telefonlaştıklarını ve görüştüklerini söylerken, erkeğinin telefon numarasını biliyor olduğunu söylemesi bile Neriman’ı incitmişti. Her ne kadar Serdar bunu inkar ettiyse de, bu olay üç yıl boyunca bir bilinmeyen olarak, tatsız anılar arasında ilk sıradaki yerini hep korudu.
Güven sorunu başlamış ve çalan her telefonda, Neriman tatsız bir şey daha duyma ihtimalinin verdiği gerginlikle yaşamaya başlamıştı. Nitekim birkaç ay sonra korktuğu şey başına geldi. Sabah telefon çaldı ve Serdar, iş için şehir dışına gitmesi gerektiğini ama akşam geri geleceğini söyledi. Önce, herhangi bir şeyden şüphelenmeyen Neriman akşam olduğunda bir arkadaşının telefon sesi ile irkildi. Telefondaki ses, Serdar’ın bir nikah töreninde olduğunu söylüyor ve orada olduğuna yemin ediyordu. Gecenin karanlığı, kadının yüreğine çökmüş ve kapkara bir bulut tüm yükünü Neriman’ın omuzlarına bindirmişti. Erkeği ona yalan söylemişti. Bunca zaman sonra, inandığı, güvendiği ve sırtını dayayabildiğini düşündüğü bir sevdiği olmuşken bu sert toprak, ayaklarının altından kaymaya başlamıştı. Bu darbe, yapılan onca açıklamalara rağmen, genç kadının yüreğinde derin bir kesik olarak hep kaldı. Erkeğinin ona yalan söylemesini hazmedemiyor ve bir daha olmaması için tek bir sebep dahi göremiyordu ama aşıktı. Deliler gibi seviyordu. Kirli sevgilerin gölgesinde o kadar uzun yıllar kalmıştı ki, bin bir emekle ulaştığı bir şefkatli kucaktan ani bir karar ile uzaklaşmak istemiyordu. Buna ihtiyacı vardı. Huzur, güven, sevgi ve aşk … Hepsi bu … Ancak adım adım güven, kendinden uzaklaşıyordu. Bu denli ağır e yıkıcı olmasa da, geçmişine dair söylediği küçük yalanlar Neriman’ın gözünde Serdar’ı çok farklı bir yere koymasına sebep olmuştu bile. Gece yarısı eski sevgilinin telefonu çaldırıp kapaması, asla tam olarak açıklanmayan ilk aşk olayı, aile ile tanıştırılmayı sabırsızlıkla beklemesine rağmen Sardar’ın ne ailesi ne de arkadaşları ile aynı ortama sokulmamış olmak Neriman’ın cevaplandırılmayı bekleyen soruları idi. İşte tüm bunlar, kaotik bir ortam yaratmış ve erkeğine karşı nasıl davranacağını bilemez olmasına sebep olmuştu. Dediklerinin hangisine inanacağını bilmediği anlar yaşıyor ve verdiği tepkiler ile haklı iken haksız duruma düşüyordu. Bazen hiçbir şey yokken, yaptığı gereksiz kıskançlıklar ile ilişkiyi yıpratmaya başlamış ve görünmez bir jilet ile beraberliklerine kesikler atmayı başarmıştı. İlişkileri kanıyordu. Asıl soru şu idi: bu ilişkinin bu hale gelmesine sebep olan Serdar’ın sebep olduğu ortamlar mı yoksa Neriman’ın gereksiz kıskançlık! olarak nitelendirilen hareketleri miydi?
****
Her zamanki gibi, o sabah da her şey normal başlamıştı. Akşam Neriman ile Serdar, Neriman’ın çevresinden birinin düğününe davetlilerdi. Serdar, böylesi organizasyonları sevmediğinden gelmemek için birkaç bahane uydurmuş ama kadınının üzüldüğünü görünce kıyamayıp gelmeye karar vermişti. Hafta sonu olduğundan, Serdar evde akşama dek dinlenmek istiyordu. Neriman ise işe gitmeli ve günün haberlerini toplamalıydı. Günün ilerleyen saatlerinde, Serdar sevgilisini arayıp evdeki laptop’un açılmadığını ve kendinin uğraşıp uğraşmadığını sordu. Önce anlam veremeyen Neriman, sevdiğinin laptop’a şifre koyduğunu ve uğraşılması halinde bozulma ihtimalinin olabileceğini öğrenmişti. Üç yılın ardından, kim bilir ne zaman konulduğu bilinmeyen bir şifre söz konusu idi. “Ne saklanıyordu acaba? Kadınının okumasını istemediği ne olabilirdi bilgisayarda? Şifre gerektirecek kadar gizli ya da gizemli ne vardı? ” İşte tüm bu sorular beynini kemirirken, Neriman’ın ağzından şöyle bir cümle çıktı: “ Serdar, eğer bilgisayarda benim görünce sinirleneceğim bir şey var ise, sil lütfen. Geçmişinden hiçbir şey görmek istemiyorum.” Bunu söyler söylemez, Neriman nefesini tutup gelecek olan cümlenin, canını yakmaması için beklemeye başladı ama gelen cevap yüreğini sıkıştırmaktan başka hiçbir işe yaramadı. “ Olur hayatım, silerim” …
“Demek ki bir şey vardı, demek ki orada görmesini istemediği bir şey duruyordu.” İşte bu son cümle, suyun akış yönünü değiştirecek cümle oldu. Neriman artık, taşıma su ile değirmen döndürmeye çalıştığını fark etmişti. Kendi çabası ile bu ilişki sürüyordu ve güvenmeye çalıştıkça sürekli yeni bir şey ortaya çıkıyordu. O an anladı … O an ne kadar yalnız olduğunu anladı. Ve o an, şimdi bitmese bile nasılsa ilişkinin biteceğini anladı çünkü ona güvenmiyordu.
NOT: AŞKTA HAKLI İLE HAKSIZ YOKTUR ÇÜNKÜ HAK, AKLIN İŞİDİR VE AŞKTA AKIL İŞLEMEZ. DUYGULARDIR BİZLERİ YÖNETEN. KİM HAKLI SİZCE? AŞK MI AKIL MI?
MANTIK
- “Güvenmiyorum, sana güvenmiyorum.” diye bağırdı genç kadın … Gözlerinden yaşlar süzülürken ve her an bir daha dönüşü olmamak üzere kapıya bir adım daha yaklaşırken, avazı çıktığı kadar bağırıyordu. “Sen ve ben … biz … başaramadık … her şey bitti.”
- “ Ama neden? , Ne yaptım ben güvenini sarsacak? Ne yaptım? ” diye inledi adamın dingin sesi …
- “ Bir daha asla görüşmeyeceğiz Serdar. Bir daha asla” dedi ve kapıyı hızla kapatıp dışarı çıktı genç kadın.
İçinde derin bir uçurum açılmıştı Serdar’ın. Sevdiği kadın, üç yılı bir anda hiçe saymış ve mantıklı tek bir söz dahi etmeden kapıdan dışarı çıkmıştı. Yaşadıkları onca sıkıntıya rağmen, Serdar tüm problemleri sineye çekmiş ve bir gün bile kadınına sitem etmemişti. Oysa şimdi bir anda yer ile gök yer değiştirmiş, dünya baş aşağı durmaya başlamıştı. Serdar, anlam veremiyor ama hayata karşı takındığı dimdik, gururlu, güçlü duruşundan da ödün vermiyordu. Kadını kapıdan çıkarken sadece bakakalmıştı ardından. Sarılmak için bile fırsat bulamamış ve onun yerine “ Seni ben götüreyim istersen.” demişti sadece. Gitmemesi ve hayatında önemli bir yeri olduğunu hissettirmesini beklerken Neriman, o sadece tek başına gitmemesi için çare düşünüyordu. Evde idi, tek başınaydı, sevdiği kadın şu an kendi geleceğine doğru gidiyor ve her an kendinden uzaklaşıyordu. “O istedi bunu” diye geçirdi içinden. “Seçimini yaptı ve beni seçmedi. Hepsi bu.” Dudaklarının arasından bu sözcükler dökülürken, bedeni bilinçsiz şekilde pencereye doğru ilerliyordu. Neriman’ın gidişini görmek ve belki de vazgeçer diye düşünmekte idi her zaman mantıklı düşünen beyni. Kadınının duygusal bir anda olduğunu düşünüyor ve sakinleşince geri döneceğine inanıyordu.
Pencereden aşağı, perdeyi aralayıp bakarken aşağıda kadınının yağmurun altında ıslanmış gözlerini gördü. Gözlerinin acısı o mesafeden bile belli oluyor ama tam olarak ne beklediğini Serdar kestiremiyordu. Geri mi dönecekti acaba? Gitmekten vazgeçip geri mi dönecekti? Evet ama zaten gitmek isteyen kendisi değil miydi? Şimdi ne bekliyordu peki? Kadınlar neden hep bu denli zordu ki …
Serdar, perdenin aralığında gizli saklı durmaya çalışırken, Neriman yüreğinin derinliklerinde verdiği savaşta yenilmek üzere idi. Gitmek ve kalmak arasındaki ince çizgide ruhu acemi bir cambaz gibi gezinirken, gözleri tüm samimiyeti ile aşkını haykırıyordu. Serdar ise, somut ve mantıklı bir çıkarım yapmak için uğraşmakta ve sokakta sırılsıklam olan kadınını anlamak için uğraşmakta idi. Birden yürekleri burkan sessiz resim karesi silindi ve Neriman yürümeye başladı. Evine, ait olduğu yere değil, karanlığın içine doğru gidiyordu. Sokaktaki gidişini izlerken, kadınının omuzları düşmüş haldeki gidişi Serdar’ın içini acıttı. Neden böyle yapıyordu ki? Tam mutlu olacakken, tam hayatlarına huzuru davet etmişken bu da nereden çıkmıştı şimdi?
Neriman sokağın köşesini döndüğünde, Serdar kalbinin sancısını tüm bedeninde hissetti. Akıllıca bir davranış değildi kadınının yaptığı. Düşünüyor ama anlam veremiyordu Serdar. Yılların getirdiği tecrübe ile; gidene kal dememeyi öğrenmiş ve belki de kalması gereken kişiyi bile durdurmamayı öğrenmişti. Çünkü o değerli idi. Yaşamında kimse artık onun canını acıtamazdı. Zamanında çok sıkıntılar çekmiş, pek çok problem ile cesurca savaşmış, sorunların yıprattığı anlardan son derece güçlü bir Serdar olarak çıkmıştı. Geçmişte yaşadığı her tatsız olay, onu hayata daha sıkı bağlanmaya itmiş ve gördüğü haksızlıklar gücüne güç katmıştı ve şimdi kadını gözden tamamen kaybolmuştu.
*****
Neriman, yirmilerinin sonunda, gazetecilik yapan ve aklı bir karış havada bir kadındı. Hem çevresi hem iş ortamının getirdiği oldukça modern! yaşam tarzı, onu gün geçtikçe kendine yabancılaştırmış ve en sonunda aynada bile görmek istemediği bir varlığa dönüşmüştü. Başından bir evlilik geçmiş olmasına rağmen, hareketleri olgunlaşmamış ve egosunu tatmin etmek için uğraştıkça farklı bir kalıba bürünmüştü. Eşinden ayrılmadan evvel de başka erkeklerle beraber olmuş ve ruhunda açtığı yaraları derinleştirip kendini iyice hırpalamıştı. Kiminle beraber oldu ise, sadakatsiz, günübirlik ve hep macera tadında bırakmış, hiçbir ilişkisinde ciddi bir beraberlik düşünmemişti. Ne var ki, her şey Serdar’ı tanıdığı an değişti. Serdar ellilerinin başında, son derece olgun, hayatı sindirerek yaşamış, çektiği acılar yüzünde derin çizgiler açmasına rağmen hayattan kopmamış, parlak beyaz saçları o günlerden kendine miras kalmış bir beyefendi idi. Acıyı, ruhunu ehlileştirmek için kullanmış ve hayatın altında asla ezilmemişti. Duygularının çoğunu ise başından geçen tatsız bir evlilik sonucu törpülemiş ve en son darbeyi de yine eşinden, çocuklarını göstermemesi tehdidi ile almıştı. Hayatta en önemli şeyin sadece kendisi olduğunu biliyordu. Yaşadıklarından ders çıkarmış ve bir daha hiç kimsenin – hiçbir kadının – canını yakmasına izin vermeyeceğine dair yemin etmişti. Kısa süren ilişkileri bile kaliteli olmuş ve her şeyi tadında bırakmayı bilmişti. İki yıllık bir ilişkisinin bitişinin ardından o da kalbinin kapılarını Neriman için aralamıştı.
****
O gün Serdar, eşinden boşandığından beri yaptığı gibi, Siberalem’e girip sohbet etmek istemişti. Son yıllardaki en büyük eğlencelerinden biri bu idi. Ne de olsa bir erkekti ve kişisel ihtiyaçları için bile olsa, bir arkadaşa ihtiyacı vardı. Son ilişkisi yaklaşık iki yıl sürmüş, sevgilisini ailesi ile tanıştırarak onu önemli bir yere koymuş ve gelecek planlarına sevdiğini dahil etmişti. Ne var ki, her şey planlandığı gibi gitmedi ve bazı tartışmalar o kaçınılmaz sonu hazırladı. İşte bu olayın üstünden çok kısa bir süre geçmişti ki, sanal dünyada Serdar ile Neriman’ın yolları kesişti. Her zamanki sıradanlıkla başlayan sohbet sanat, politika, spor ve entelektüel bazı başlıklara yayılmış ve daha özel bir samimiyeti gerekli hale getirmişti. Önce msn, sonrasında ise telefon ile başlayan sohbetler, kelimelerin bitmemesi nedeni ile gerçek hayata taşınmış ve her seferinde paylaşılacak yeni konular bulunmuştu. Zengin iki ruh, birbiri ile paylaşacakları binlerce şey için can atıyor ve birbirini daha yakından tanımak için zaman yaratıyordu. Mart ayı geldiğinde ise hoş bir beraberliğin tohumları filizlenmeye başlamış ve güneşin ışıkları sadece doğaya değil bu güzel çifte de aydınlık ve huzur getirmişti. Her şey çok güzel gidiyordu. Geçmişin pis ve kirli izlerini üstünden silmek için çabalayan Neriman, her gün biraz daha Serdar’a bağımlı hale geliyor ve onun kollarında kaybettiği huzuru arıyordu. Serdar tüm bunları ve hatta daha fazlasını bile kadınına verebilecek özellikte idi. Elli yılın birikimini ve aç kaldığı şefkati kadınında bulan Serdar, onun bu hediyesi karşısında sahip olduğu tüm sevgiyi sevgilisine veriyordu. Tek bir şey hariç. Kadınını ailesi ve arkadaşları ile aynı ortama sokmuyordu çünkü Neriman son derece vamp giyinen ve kolaylıklar herkesin kabullenemeyeceği biri idi. Çevreye verilebilecek en ufak bir yanlış izlenim, kötü bir damganın bir ömür silinmemesine zemin hazırlayabilirdi. Serdar bunu kaldıramazdı.
Neriman ise, ilişkisini gazetedeki herkese anlatmış ve doruklarında olduğu mutluluğu ile insanları kıskandırmaya başlamıştı. Çevresinde sevilen biri olmasına karşın, mutlu olması imrenenlerin çoğalmasına zemin hazırladı. Bir gün kız arkadaşlarından biri, Serdar’ın kendisine ilgi duyduğunu ve telefonunu kendisine verdiğini söyledi. Neriman yıkılmıştı. Serdar ile konuştuğunda, olay ile bir alakasının olmadığını duydu ancak sorgulaması bile Serdar’ı üzmüştü. Erkeğine itimat etmeyip, kız arkadaşının sözü ile tavır alması Serdar’ın mantık ile örülmüş hayatında anlaşılabilir bir durum değildi. Kendisine inanmayan ve hep tereddüt ile başlayan bir kadını vardı artık ve bu hiç de hoş olmayan durumlar yaratıyordu. Aralarında gizli bir yarış başlamış ve “kim daha dürüst” şeklinde üstü kapalı bir oyun başlamıştı. Böylesi çocuksu oyunlara alışık olmayan Serdar için, hayat zorlaşmış ama yine de kadınını sevdiği için şefkatle onu ikna etme çabasına girmişti. Neriman zaman içinde, soru ve sorgularını azaltıp daha sakin bir beraberliğe başlamayı başarmıştı Serdar’ın sabrı sayesinde.
Serdar, kadınının dekolte giymesinden hoşlanmıyor ama bu seçimi yine de kadınına bırakıyordu. Onu zorlamak ya da sırf kendi istiyor diye bir mecburiyet altına sokmak istemiyordu. Bir ay sonra, işyerinde yakın bir arkadaşının düğünü vardı ve oraya Neriman ile gitmek istemişti ancak gidecekleri ortam, modern! bir görünüşü kaldıramayacağı gibi, ileriye yönelik büyük sıkıntılara da sebep olabilirdi. Serdar, yine de kadınının ağzını arayıp bir düğün olması halinde, dekolteden vazgeçip geçemeyeceğini sordu. Neriman’ın yanıtı net ve çok sertti. Bunu bir kimlik sorunu yapıyor ve kişiliğine saldırı olarak kabul ediyordu. Ya olduğu gibi giderdi ya da hiç gitmezdi.
İşte ne oldu ise o gün oldu. Düğüne gitmek zorunda olan ama kadınını o ortama sokamayacağını bilen Serdar, ilk kez Neriman’a yalan söyleyerek iş gezisine çıkacağını söyledi. Ne var ki, Neriman’ın bir arkadaşı da tesadüfen o gece orada bulunduğundan masum bir sebeple söylenen yalan, güvensizlikle dolu bir geleceğin kapılarını da sonuna kadar açmış oldu.
Gecenin karanlığı, kadının yüreğine çökmüş ve kapkara bir bulut tüm yükünü Neriman’ın omuzlarına bindirmişti. Erkeği ona yalan söylemişti. Bunca zaman sonra, inandığı, güvendiği ve sırtını dayayabildiğini düşündüğü bir sevdiği olmuşken bu sert toprak, ayaklarının altından kaymaya başlamıştı. Bu darbe, yapılan onca açıklamalara rağmen, genç kadının yüreğinde derin bir kesik olarak hep kaldı. Erkeğinin ona yalan söylemesini hazmedemiyor ve bir daha olmaması için tek bir sebep dahi göremiyordu ama aşıktı. Deliler gibi seviyordu. Kirli sevgilerin gölgesinde o kadar uzun yıllar kalmıştı ki, bin bir emekle ulaştığı bir şefkatli kucaktan ani bir karar ile uzaklaşmak istemiyordu. Buna ihtiyacı vardı. Huzur, güven, sevgi ve aşk … Hepsi bu … Ancak adım adım güven, kendinden uzaklaşıyordu. Bu denli ağır e yıkıcı olmasa da, geçmişine dair söylediği küçük yalanlar Neriman’ın gözünde Serdar’ı çok farklı bir yere koymasına sebep olmuştu bile.
İşte bundan sonra, kadınının detaylara takılıp kendini ve Serdar’ı üzmemesi için, mücadele başladı. Geçmişe dayanan konular açıldığı zaman, olası bir tedirginlik ihtimaline karşın Serdar tedbirli davranıp pembe yalanlar söylüyor ama hepsinde Neriman tarafından yakalanıyordu. Sanal ortamda tanıştıkları için, Neriman erkeğinin nette dolanmasını istemiyor, nette çalışmak için bilgisayarı açtığında bile Serdar girmediğini iddia etmek zorunda kalıyordu. Sonu görünmeyen bir yalanlar serüveni başlamış oldu. Serdar, iki ucu da keskin kılıcın üstünde dans ediyor ve kadınının yanlış yargılara kapılmaması için küçük yalanlar söylüyordu. Ancak Neriman hepsinin farkındaydı ve bu girişlerin iş için değil de başka sebeplerle olduğuna inanmaya güdüleniyordu. Bunlar yetmezmiş gibi, Serdar’ın evinde iken gece yarısı eski sevgilinin telefonu çaldırıp kapaması, asla tam olarak açıklanmayan ilk aşk olayı, aile ile tanıştırılmayı sabırsızlıkla beklemesine rağmen Sardar’ın ne ailesi ne de arkadaşları ile aynı ortama sokulmamış olmak Neriman’ın cevaplandırılmayı bekleyen soruları idi. İşte tüm bunlar, kaotik bir ortam yaratmış ve erkeğine karşı nasıl davranacağını bilemez olmasına sebep olmuştu. Dediklerinin hangisine inanacağını bilmediği anlar yaşıyor ve verdiği tepkiler ile haklı iken haksız duruma düşüyordu. Bazen hiçbir şey yokken, yaptığı gereksiz kıskançlıklar ile ilişkiyi yıpratmaya başlamış ve görünmez bir jilet ile beraberliklerine kesikler atmayı başarmıştı. İlişkileri kanıyordu. Asıl soru şu idi: bu ilişkinin bu hale gelmesine sebep olan Serdar’ın sebep olduğu ortamlar mı yoksa Neriman’ın gereksiz kıskançlık! olarak nitelendirilen hareketleri miydi?
Tam üç yıl, bu şekilde geçti gitti. Tedirginlikler, kıskançlık krizleri, pembe sayılabilecek yalanlar ve olağanüstü bir ilişkiye devam etme çabası içinde, tam üç yıl …
****
Her zamanki gibi, o sabah da her şey normal başlamıştı. Akşam Neriman ile Serdar, Neriman’ın çevresinden birinin düğününe davetlilerdi. Serdar, böylesi organizasyonları sevmediğinden gelmemek için birkaç bahane uydurmuş ama kadınının üzüldüğünü görünce kıyamayıp gelmeye karar vermişti. Hafta sonu olduğundan, Serdar evde akşama dek dinlenmek istiyordu. Neriman ise işe gitmeli ve günün haberlerini toplamalıydı. Günün ilerleyen saatlerinde, Serdar sevgilisini arayıp evdeki laptop’un açılmadığını ve kendinin uğraşıp uğraşmadığını sordu. Önce anlam veremeyen Neriman, sevdiğinin laptop’a şifre koyduğunu ve uğraşılması halinde bozulma ihtimalinin olabileceğini öğrenmişti. Üç yılın ardından, kim bilir ne zaman konulduğu bilinmeyen bir şifre söz konusu idi. “Ne saklanıyordu acaba? Kadınının okumasını istemediği ne olabilirdi bilgisayarda? Şifre gerektirecek kadar gizli ya da gizemli ne vardı? ” İşte tüm bu sorular beynini kemirirken, Neriman’ın ağzından şöyle bir cümle çıktı: “ Serdar, eğer bilgisayarda benim görünce sinirleneceğim bir şey var ise, sil lütfen. Geçmişinden hiçbir şey görmek istemiyorum.” Bunu söyler söylemez, Neriman nefesini tutup gelecek olan cümlenin, canını yakmaması için beklemeye başladı ama gelen cevap yüreğini sıkıştırmaktan başka hiçbir işe yaramadı. “ Olur hayatım, silerim” …
“Demek ki bir şey vardı, demek ki orada görmesini istemediği bir şey duruyordu.” İşte bu son cümle, suyun akış yönünü değiştirecek cümle oldu. Neriman artık, taşıma su ile değirmen döndürmeye çalıştığını fark etmişti. Kendi çabası ile bu ilişki sürüyordu ve güvenmeye çalıştıkça sürekli yeni bir şey ortaya çıkıyordu. O an anladı … O an ne kadar yalnız olduğunu anladı. Ve o an, şimdi bitmese bile nasılsa ilişkinin biteceğini anladı çünkü ona güvenmiyordu.
NOT: AŞKTA HAKLI İLE HAKSIZ YOKTUR ÇÜNKÜ HAK, AKLIN İŞİDİR VE AŞKTA AKIL İŞLEMEZ. DUYGULARDIR BİZLERİ YÖNETEN. KİM HAKLI SİZCE? AŞK MI AKIL MI?
Betül BaşarKayıt Tarihi : 26.6.2010 11:06:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (8)