saatleri sayardım
eşiği geçmeden zaman
sana acıkırdı sabahın körü
sensizliğim
senle başlardı güne
elini nasıl tuttum yürürken
tüm parmaklarını avucuma almış mıydım
yoksa
birkaçını mı tutmuştum
minicik
ağzını bütün açılardan öpmemiş miydim
saçlarını sağ elimle mi okşamıştım
hep sol yanıma mı sarmıştım seni
içmemiş miydim gözyaşlarını
nasıl sevmiştim seni
korkun, korkuların desen alınmam
belki de bu korkusuzluğunu seviyordum
“Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.”
seni bilinmedik bir gelecek için
seni kimin okuyacağı öyküler için
seni mektuplara yazmak için
seni ölümleri kıskandırmak için
seni aşklara ad için
seni aşklı geçmiş zaman için
seni
seni bir de senin bildiklerin için
iki tek rakının aklıma getirebileceği her şey
için de
sevdim seni
lakin aşk bu hem yasak
hem kör hem sağır
yan yana
aramızdan körüklü otobüsler geçer
kendim yine öyle
küs kırgın kaldırımlarda
Gölbaşı
kaymakam konağı
tutuşur ateşimizden
köpekler hangi semtte
mavi boncuklu
marpuç
bin bir çeşit meyvenin tadı
romantik
son gece
düşmüş
başkentte
hangi semtler
semtte yan yana yürünebilir
Haydarpaşa’da her sabah
Fatih Ekspresi
yorgundur görürüm
gözlerinin izi vagonlarda
ışık ışık
Sincan’dan geçerken tutamayıp kendini
bakmışsın bilirim
sen
gelmezsin
bu aşk
mevsimsiz bir ömürdüöpüyorum ağzını günbatımı
gözlerin lal
dilin
u
ç
u
r
u
m
Kayıt Tarihi : 8.6.2007 22:46:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!