Tüm gemilerim alabora olmuşken aşk denizinde, senden bana kalan gönül limanımın sahte bir o kadarda içten görünen tebessümleriydi beni hayata tutunduran. Sana yazılan kelimelerin nimet olduğu şu saatlerde eflatun tutan satırlarımda tükendi kalemim. Belki bir kız kulesinden manzarasından beklide Erzurum F tipi ceza evinin 322 koğuşundan sesleniyorum sana. Aslında kır kahvelerinin sigara kokan bunaltıcı havasında yazdım senlik şiirlerimi… senin cennet ateşini söndüren göz yaşı tanelerin vardı, benimse cennet bahçelerinde topladığım
Şeytan uçurtmalarım. Mevsim rüzgârlarının sert poyrazlarında kaybettim nefesimi.
Çoğu gün sensiz batırdım bu ovalarda güneşi.
Sensiz uğurladım umutlarımı limandan.
Tek tek saydım sararıp solan yaprakları takvimden.
Her zaman kolay değil sevginin resmini çizmek.
Şafaksız günler sayıyorum şimdi.
Buruk tatlar vardır, ağızda şurup giden;
Bir aşka vuran güneş kolayca batmıyor.
Yanıyor bin kollu şamdanı, tutuşuyor
Ufkunuzda camları göksel konağının
Ve bir yaz aksamı buhurdan gibi tüten