Aşk; ne güzel olmak, ne çirkin olmak, ne yakışıklı olmak ve nede tipsiz olmak değildir. Gözle görüp, içini okumadan yani bilmeden sevmek aşkın en saf yoludur. Etrafıma bakıyorum ve sevgilisi olanlar veya sevgilisi olmayıp sevenler için bu çümleleri rahat bir şekilde kurabiliyorum. Çünkü neden sevgili oldunuz diye veya neden sevdin diye sorduğumuzda verilen cevaplar aşk için yetersiz kalıyor. Tıpkı bir çocuğun oyun oynamasına benziyor. Ve gittikçe aşk bu hale dönüyor. Seviyorlar, çıkıyorlar ve bir müdden sonra sebebsiz yere ayrılıyorlar. Bir başka şey ise. Bir erkek veya bir kız, çok seviyor teklif ediyor karşı taraf kabul etmiyor. Bir şans vermesi gerekirken vermiyor. İşte aşk budur. Aşk kendini sevende belli eder fakat sevileni bir terettüt içine sokar. Sevilen, gönlüne değil de, sağına soluna sorar ve hayır cevabını verir. İşte tam bu nokta aşktır, gerçekten seven birisi için. Ne diyor Nazım Hikmet, "Gelmiyeceğini bile bile beklemek saflık değildir, aşktır" diyor. Bende diyorum ki; "Seni sevip, hayır diyeceğini bile bile sana gönlümü açıp bekliyorsam aşk değilde, nedir?" Diye soruyorum. Aşk, gönüldür. Vazgeçilmeyecek su ve aştır. Kos koca bir okyanustur. Küçüçük yürek sandığımız aşk, en büyük dünyadır. Her şey orda gerçekleşir. Hani derlerya aşk siyah ve beyazdır diye. İşte burda ne siyahlığı nede beyazlığı bellidir. Sadece renksiz bir aşk olup bekler. Sahibine kavuşunca tüm renkeler aşktır zaten. Kısacası bir emektir. Olmayınca yürekleri yakan bir ateşdir. Olunca gönüllerde gezen bir sultandır. Fetihler yapan padişahtır. Her şeye renk katandır. Kaderde yazılan ve gönüllerde kıyılan nikahtır, aşk. Bende aşk böyledir ve böyle tanımlanır. Aşk, insana nefes gibi bağlanır.
İki gözüm pınar oldu gel gayrı.
Elim değse akan sular tutuşur
İçim dışım yanar oldu gel gayrı.
Ayların sırtında yıllar taşındı,
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta