Taptuk Dergahında bir Yunus Emre
Erenlerden dua almış giderken
Aşık Paşa, Emir Sultan dilinde
Dertlerine derman bulmuş giderken
Kıyamete dek Aşık Halil ağlar
Aşık Hasan dili sitemli çağlar
Karac’oğlan dünya malını neyler
Ela gözlü servet bulmuş giderken
Hacı Bayram Veli sen seni bil diyor
Said Emre sırra ikrar veriyor
Abdürrahim-i Tirsi ah çekiyor
Dillerine zehri çalmış giderken
Katibi bir güzel seve gelmiştir
Kul Mustafa dosta canan demiştir
Kazak Abdal öksüz hana gelmiştir
Gözünde dünyalık pulmuş giderken
Balım Sultan tatmış derdi kahırı
Eşrefoğlu sevmez fikri kafiri
İbrahim Tennuri sormuş ahiri Kaygusuz küfürü salmış giderken
Aşık Kerem derdi ele benzemez
Kul Himmet bir dostu arar bulamaz
Kul Nesimi her şarabı içemez
Aşk demine niyaz kılmış giderken
Azmi Baba Hakka sualler sorar
Süleyman eyliği deryaya salar
Bahşi kılavuzu yollarda arar
Aşık Garip selin silmiş giderken
Kuloğlu dembedem doldurur içer
Nakşi yedi derya içinden geçer
Niyazi yokluğa kanadın açar
Yoksulluktan benzi solmuş giderken
Şah Hatayi’m söyler sözü özünden
Hayali, Hüseyni gider düzünden
Alaaddin görür gönül gözünden
Köroğlu dağları delmiş giderken
Öksüz Aşık der Mecnun dağı güzel
Aşık Ömer söyler bağlarım gazel
Şahinoğlu dosta sevdası özel
Dilinde sözleri balmış giderken
Kul Hüseyin, Mehmet, Mustafa çıra
Hasan Dede yandı aynı dem nara
Pir Sultan Abdal’ı çektiler dara
Şah’ının kurbanı olmuş giderken
Aşık Ali, Abdi, Aşık Bağdadi
Aşık Civan, Bahşi güzel dost Bahri
Derviş Mehmet,Fedai ve Fakiri
Derler dünya malı çulmuş giderken
Nizamoğlu aşk besler Hü diyene
Muhyiddin sözü hup der işitene
Gaybi derki kendine gel kendine
Süruri sevdaya dalmış giderken
Raşit, Safi,Seyyidyar incunur
Siyahi, Sipahi dilleri bir nur
Sırri, Süleyman’ın izini bulur
Talibi ömründen yılmış giderken
Meydani’nin düşmanı benlik ile kemdir
Divane özümden var olmuş demdir
Kimse tanımaz Kul Halili kimdir
Üçü de soyumdan belmiş giderken
Agahi,Arif, Bahri ağlaşır
Zihni, Bedri Beyoğlu’yla tanışır
Ceyhuni, Cemali akar kaynaşır
Damlası pınarda selmiş giderken
Ümmi Sinan,Teslim Abdal yoruldu
Usuli demini Üftade sundu
Aşık’la, Gevheri yollara durdu
Geleni gideni bilmiş giderken
Kabasakal Mehmet, Aşık İrfani
Aşık Halil, Aşık Kerem, Meftuni
Öksüz Ahmet, Mahtumi ve Mecnuni
Kul Şükrü’ye kanat kolmuş giderken
Emrah’ım güzele sorsa incinir
Ahmed’im yollarda yare seslenir
Gedayi seherde ağlar gezinir
Firkatle deryaya dolmuş giderken
Dertli, Deli Boran aşkla dolunca
Celali, Erbabi tende solunca
Dadaloğolu davlumbazlar vurunca
Karşısında düşman lalmış giderken
Emrahlar var olmuş her asır çağda
Gündeşlioğlu, Erbabi,Hıfzı’da
Devami, Efkari bu güzel bağda
Her biri rengarenk gülmüş giderken
İkrari, Feryadi,Kamili gördü
Kemali her ilde bir namı sürdü
Mesleki, Muhibbi narına girdi
Yanan bağrı sönmez külmüş giderken
Mahlası Nigari üstadı Zehri
Pesendi, Noksani bir Aşık Nuri
Pir Mehmet, Ruhsadi adamış seri
Hepside cana can bölmüş giderken
Sabri’ler Serdari dertli görmüşler
Sıtkı Sümmani’ye derviş demişler
Seyrani, Süruri aşka gelmişler
Özleri Mevla’ya kulmuş giderken
Talibi’ye murad bir tane yeter
Tahiri, Şamilin dertleri beter
Baba Salim imdat Hamsiden diler
Denizler aklını çelmiş giderken
İlhami, Hüseyin sevmez fetbazı
Aşık Işık,Fahri tatmış marazı
Güfrani, Hüdayi basmış avazı
Dilleri isyana gelmiş giderken
Mehmetler Mehemmed olmuş çoğalmış
Rami, Remzi,Yahya aşka yol almış
Al’izzet yarini elden kıskanmış
Yarine hürmeti bolmuş giderken
Sarıgözoğlu, Sefil Ali nardı
Seyfullah, Nihani bu nara erdi
Talibi’n dilinde boz öküz vardı
Kanak’ın düzünde ölmüş giderken
Nesimi barış der Cevlani dinler
Dizari ağlar Derdiçoklar inler
Huzuri, Fermani, Enis gibiler
Her biri bir ulu gölmüş giderken
Ümmani rivayet doğru yordun mu
Teryurt’um kendine kendin sordun mu
Vahdeti’de acep Mahsur oldu mu
Taksim olup üç yüz altmış giderken
Mevlüt Yıldırım da dert katman katman
Vahit,Büryani’nin sözleri ayan
Şatıroğlu Veysel bahtına dayan
Halın bir ibretlik halmış giderken
Zülali bir köyün imamı olmuş
Davut Sulari’nin bayramı solmuş
Seyyit Ahmet sözü böyle buyurmuş
Gayrı bana olan olmuş giderken
Akarsu, Asımı nara ittiler
Nesimi’yle, Hasret’i kül ettiler
Ölür mü hiç Mahzuni, İbreti’ler
Mirasları bize kalmış giderken
Maksudi, Mahrumi Maraş’lı aşık
Muharrem,Neşet’e olmuştur ışık
Ulu Ahmet bana salladı beşik
Ne bilsin hallerim nolmuş giderken
Şuayip der ki Erciyas karlıydı
Çobanoğlu vade doldu ayrıldı
Aşık Şeref’in yüreği dağlıydı
Saçını başını yolmuş giderken
Meçhuli,Nurşani bir yaban elde
Meftuni benimle aynı soy belde
Yağmurun damlası düşerse gülde
Anlarız ki ömür çilmiş giderken
Lalo İbrahim’in çıksam katına
Kırılmaz, Musa’nın selam zatına
Dertli Divani’de binmiş atına
Sürdüğü hakikat yolmuş giderken
Aşk-ı Name yoklar bana küsmesin
Mahlassız’a gelip bir haber versin
Kalbinden öpeyim Aşık herkesin
Bir tane duymadım gülmüş gider
Kayıt Tarihi : 20.2.2009 00:56:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!