Aşk’ın feracesi sarı artık
Eylül bulaşığı saçlarımda ebabil kuşları
Rüzgâr buruşur, bir yaprak düşer
Kutsanır hüsün
Dikenlerle bezeli ellerimde gül
Sarı sıcak kurak tenim Eylül
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Hocam ''Hüsün'' sözlük anlamı olarak ''Güzellik '' anlamına gelmektedir ve ben bunu şirimde Hüzün değilde Hüsün olarak kullandım ve güzelliği kutsadım...
İlginize ve uyarılarınıza sonsuz teşekkürler..
' kutsanır hüsün' sanırım 'hüzün' olmalı. Güzel şiir yüreğine sağlık.
Şiirinizi beğeniyle okudum.
Tarzınız ve şiirdeki imgelerin raksı çok hoş.
Bende 10 Puan...
Selam ve sevgiler.
Nafi Çelik
Mevsimlerden güz,
Aylardan eylül,
Vakitlerden akşamüstü
Etkiler beni.
Bir gün göç edeceğim senden
Sanırım o vakitlerin birinde.
Bir eylül sabahı olabilir bu
Veya bir akşamüstü belki.
Anılarım kalacak ardımda
Kırık dökük
Birkaç dost durgunca bir köşede.
Biliyorum; çocuklarım,
Yerime koyamayacak kimseleri
Ve sen bir tanem,
Özgür / öksüz kalacaksın…
Yalnızlık çok zor olmalı
Tatlı bir alışkanlıktır evlilik senin için,
Bir süre boş kalacak yüreğin
Ve sonra…
Biri gelip dolduracak istemesen de.
Yaşamın kuralı bu sevdiceğim
Anlarım,
Yapacak bir şey yok
Sakın üzülme…
Diyordum,GÖÇ EDECEĞİM SENDEN isimli şiirimde. Nedense güz mevsimi ve aylara hüzün verir insana eylül biraz nazlı olsa bile...
Al yüreğimi yüreğine
Derin kanamalarına bas sıkı sıkıya
Senden ötesinin adıdır ölüm
Sana son kez geliyorum
Dön arkanı bakma istersen yüzüme, zül
Son kez geliyorum son kez EYLÜL...
Muhteşem dizelerdi.Aşk -eylül ve hüzün üçlemesi
oya gibi işlenmişti adeta.Tam puan + ant. le kutlarım...Naime ÖZEREN
Mavi koylarında kızıl bir şafak
Günün ağıtları kalır geceye
Matemimde girer koynuma bahar
Sazendeler susar sesi kesilir martıların hanende
Sersem yıldızları gökten düşür
Gözlerim de çatlak ıslanır gusül
Sarı sıcak kurak tenim Eylül
Son derece anlamlı güzel bir şiir kutlarım saygılarımla
Bu şiire ne yazılır ?
Böyle bir şiiri yorumlaycacak ustalıkta değilim.
Ama bir kaç kelimeyi bir araya getirebilirim sanırım :))
Eylül ;
Beni her zaman hüznün derin girdabına çeker . Her düşen yaprak bir gün bizimde aynen bu şekilde kuruyacağımızı hatırlatır. O yüzden Eylül acıtır belkide... Gerçeklerle yüzleşmek zor gelir insana...
Aşk-ı Eylül;
Şair çok güzel bir isim bulmuş şiirine... Henüz başlıkta düşündürmüş bizleri... Aşkın eylülü... Aşk kurur mu bilemem .
Ama her satırda öyle bir işlenmiş ki şiir , teşbihler ,ahenk ,kurgu su gibi akıyor. Okudukça okuyası geliyor insanın.
Üyeliğiniz hayırlı olsun. Şiirlerinizi büyük bir zevk ve merakla bekliyor olacağım. Özgün kaleminiz her dem yazsın inşaallah...
Selam ve dua ile...
Bu şiir ile ilgili 6 tane yorum bulunmakta