Sana gereken şey neydi benim içimde saklı?
Kardelen tebessümleri mi?
Gündüz kabusları mı?
Yoksa kadeh tokuşturmalarına kurban giden cam parçaları mı?
İçimde öyle bir kırıklık,
Öyle bir kırgınlık var ki sensiz oluşluğa,
Senin olmadığın günlere nefret ediyorum,
Bugünlerde nefret doluyum aşkın eşiğinde sakladığım,
Kalbimin bir adım gerisinde her zaman kinim,
Ben seni gözlerinsiz sevebilecek kadar sakinim.
Duruk bir acı işte yalnızlık,
İçime oturan şey buruk bir sensizlik,
Öyle bir yaşıyorum ki yaşlılığı,
Sanki asırlardır senin aşkın omuzlarımda,
Bak işte sağ tarafımda: bir melek.
Kağıttan kaç gemi daha yapabilirim ki
Yeni bir sayfa açtığım hayat defterimde?
Kaç deniz daha feda edebilirim sana?
Soru işaretlerinde nefessiz kaldım,
Kağıtlara tutunmak için son çırpınışlarım bunlar,
Onlara seni yazıyorum,
Halbuki ben boğulmamak için sana tutunuyorum.
O kadar ıslağım ki güneşin beyninde,
Eksi derecelere kurban ediyorum nar gibi kızarmış kalbimi,
Karla çürütüyorum kendimi.
Nasıl bir kardelensin
Ki ben şimdi bu kadar beyazım?
Nasıl bir kar tanesisin ki şimdi bu kadar ağarmışım?
Ağartmışım kendimi sözcüklerin arasında,
Sımsıkı sarılmış kollarıma geceler,
Ellerimse hecelere esir kalmış,
Kalemim nasır bağlamış.
Nasıl bir sözcüksün
Ki ben seni hâlâ bitiremedim?
Keşke baş dönmelerim senin dönmelerine karışsa,
Sensizlikten değil de senin yüzünden başım dönse,
Gel diye haykırışım hıçkırık oldu boğazıma,
Artık seni çağırmak için sadece ağlıyorum.
Bir ihtimal diyorum,
Aklımın ucundan tutar belki
Akılsızlığımı kendi içinde aşkla öldürür,
Al aklımı da,
Bana aşkımı geri ver.
“Seni seviyorum” cümlesini kurmak için kaç yıl bekler bir insan?
Asi gülün aşık kırmızısı,
Yalnız bülbülün gök gürültülü dikeni gibi,
Ne zaman bir şimşek çaksa kalbimde,
Ne zaman bir nefes yıldırım olup senin yüzüne düşse,
Buldum diyorum,
Ve o asiliğin içinde kayboluyorum.
Ve sana aşık oldum,
İniş çıkışlı hayatımın aşk grafiğinde hep bir kalp vardı,
Değerler ise sonsuzluktan ibaretti,
Bir noktada başlar,
Aynı noktada biterdi.
Şimdi hangi notaya esir bıraktık ölümsüz sevgimizi,
Kaç durak daha var nefes almamız için,
Kaç piyano hayatıma verdiğin ritmi verebildi?
Tuşları kırık dökük bir piyanistin son yalvarışları işte,
Kemanımı geri verin!
Soluk bir renk bıraktı ardında giderken gölgen,
Ve ben senin gölgeni çıkaran ışığa aşık oldum,
Göz kamaştırıcı bir parlaklığı vardı,
Öyle ki sen bile bu kadar karanlık olamazdın.
Nasıl bir matem havası var gökyüzünde?
Sanırım aşk meleklerini kızdırdık.
Bu gördüğün şey gelecekten gelme bir geçmiş,
Ve geriye dönüp baktığında bardaklar şarabı içmiş,
Aşk sarhoş olmuş yalnızlığın göz hapsinde,
Ve acılar, her aşıkta sevgilisizliği seçmiş.
Öyle bir acısın ki bu tatlı dilimde,
Sözcüklerim sen kokuyorsa
Beni sevmemenin anlamı ne?
Sevsen geri mi geleceksin sanki?
Burada olsan bile ölecek misin?
Bırak geberip gitsin karamsarlıklar,
Bu karanlıklar gözbebeklerimizi terk etsin,
Ve biz birbirimizin eline sıkıca sarılıp
Kızıla gidelim kan kokmuş damarların arasından geçerek.
Adım adım kulaç atmak karada, geleceğini beklemek,
Ben şiirlerin arasında çırpınan, garipsenen bir aşık,
Dizelerin durak olduğu yerde zaman ne hızlı akıyor?
Affedersiniz,
Son durağa ne zaman geleceğiz?
Kaç dize daha bitireceğiz seninle beraber?
Kaç akrebi daha öldüreceğiz
Ve ısıracağız yelkovanları adım başı her saniye?
Ne kadar anlamlı, bir nokta, hayat için,
İki nokta arası gidip gelen bir cellat,
Bizi sevmeyen aşka ne kadar da tanıdık idam düzenekleri,
Kaç aşk intihar etti kim bilir,
Ve kaç sevda daha asılacak sevgili ağaçlarına?
Adım başı mezarlık gözlerim,
Her gece resimlerinden birine Fatiha okunuyor,
Birkaç resim daha gönderir misin?
Tarihin en Görkem’li mezarlığını yapmaya çalışıyorum da…
Öksürüklerim verem oldu,
Aşkın mikrobu kalbimden bütün vücuduma yayıldı,
Sen olmadan hiç biri çalışmıyor,
Senin varlığın olmadan hiç birine ulaşılamıyor,
Ağız göze küsüyor,
İkisi de yalnızlaşıyor,
Ağız susuyor,
Göz kapanıyor.
O kadar lanet edesim var ki lanet olası aşk şarkılarına,
Ama onlar benim en değerli sevgilim,
Hepsinde ayrı bir sen varsın,
Hepsini söyleyen ayrı bir özlem,
Ayrı bir sensizlik.
Kalbim susadı,
Nefesinden bir miktar sevgi verir misin bu kızıl çöle?
Ay giyinmiş güneşten çaldığı gelinliğini,
Ne kadar da kirli o yüzündeki beyaz ifade,
Geceyi aydınlattığını zanneden bir aşık,
Tıpkı benim gibi,
O Güneş’ten aldığını dünyaya yansıtıyor,
Bense senden aldığımı kağıtlara,
Dünya kadar kağıt ne işime yarar ki sen bana gelmedikten sonra?
Bıkmadan usanmadan benim varlığımı silmek için doğsan da her güne,
Senin olmadığın her karanlıkta ben varım sevgilim,
Medcezirler sitem değil,
Sadece seni sevdiğimin bir göstergesi,
Akıl gidip gidip geliyor işte
Kalbimin kıyılarından senin derinliklerine doğru.
Yüksekliği nedir gözlerinin?
Aşk atlasında hangi tonda gösterir rengini?
Karın hiç kalkmadığı dağlar ne kadar da imreniyor sana,
Gözlerine.
Gözbebeklerin öyle masum ki
Suyun saflığı gibi.
Hangi masalın gerçek karakteri olduğun belli değil,
Hangi öyküdeki bir prensessin?
Hangi roman sana olan aşk kadar uzun?
Hangi destan seni sevgi kadar abartılı anlatır?
Hayat edebiyatı saçmalamacası,
Sense hayatımın en anlamlısı.
Kurmaca hayatımın tek kumandası,
Dümen senin elinde,
Beni kendine götür,
Yoksa ben kalıyorum,
Kendi kendimi yiyip bitirdiğim sensizliğin,
Hayal tepesinde,
Gitmemek üzere gel artık,
Sensizliğe gerçekten tahammülüm kalmadı…
Kayıt Tarihi : 5.10.2011 20:57:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Görkem Buğra Kızılkaya](https://www.antoloji.com/i/siir/2011/10/05/ask-edebiyati-3.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!