Sevgilim Diren(c) ime-1...
çarşaf türevi bir deniz düşün
üzgün kalbin kadar engin
sakıngan tenince dingin
düşler yenibaştandır orada
dokunuş ve gözler hep dipdiri
kavuşmuş ruhlarcasına parıldayan
zeytinler palmiyeler arasında...
aşkın köpüğünde masmavi aktığı
yemyeşil damarlarla kıvançlı
kızıl damlalar!
sıcacık öpüşlerin doluştuğu
sessiz yolculuk!
serçelerin birbirine koşuşturduğu
zeytinler palmiyeler arasında...
çarşaf türevi bir deniz düşün
o devasa buluşmada
metal ve toprak çanaklara
tan vakti kızıl yağışlarla dökülen
akşamın gölgesi ağrılarla inerken
düşündüm düşürdüğüm anların yankısını
rüzgarın rengini
dalgaların kayalıkları törpüleyen
kırbaç izlerini ya da içimde
göktaşı sönmeleriyle kapanan geceyi
aynı tepede saksağan kanatlarıyla
başını omuzbaşıma uysalca eğdiğin
hırçın rüzgârı anımsa istiyorum!
ey bedeninde güvercin tüylerince
berrak gülüşlerle kırlardan yükselen
şafağın ölümsüz bilm/ecesi
bu karanlık kuyudan su içerken
düşündüm ateşini
bahadır savaşçılar gibi saçan gözlerini
akşam çıplak kalmışçasına koşuşturur orada
kızıl damlalarını pervasızca
akıtırken yalın bedenim
ışıkla, çiçekle, kuşla ve titreyişle
dilsizleşirken evren
düşerim gözlerinin körfezinden
düşerim ah umarsızca
bilmez misin..?
ölmek yoktur aşkımı selamlayan o sularda
çarşaf türevi bir deniz düşün
dudaklarının vişne bahçelerine karıştığı
bir duyumsama, bir hissetme
bir yitirme serenadı
teninin yamacında ses
tininin alaşımında paylaşılan nefes
ah lambanın fitilinde apansız
parıltılarla aydınlanan
gecesel saçlarının dalgalandığı
omuzbaşlarının uçurumunda
zapt edilmez bağlılıkla
usulca girdiğim sularında
huzurlu bir saydamlıkla şarkılar söylediğim
çarşaf türevi bir deniz düşün
habersizce akan ayaklarının altında
akrebin insana yenildiği toprakların
zehrini törpüleyen bu yezit sızıda
kuş kanadı gibi hür
ve hafif bir ayaklanışsın bebek kalbi gibi
suyun duruluşu, duvarın yıkılışı, acının yontuluşu
seyyal bir sıvı gibi teninin parmaklarımdan
ruhunu ılık akıntılarla ruhuma bırakışıyla
ve fakat yanmış bir atlas kimliği belirsiz
uzak bir körfeze yağarcasına dolanıyor göğünde
bulutları gözlerinin apansız paramparça
âsûde yelkeni dolmuşçasına zamanın
gizlere toprağını dökündüğü bir alay
geçiyor defterimden kapkara, yoksun...
gidiyorum hep öyle kalır gibi
seni ne çok seviyorum
kayalık aşığı leopar gibi
aşk dedim
devrim dedim
en güzel dedim
şiirsin dedim
yazarım dedim
denedim
denedim
sen dedim
sendeledim
aşkın devrimisin
sahipsiz ırklar gibi şipşiir,
öğrendim
devrildim
seni fışkıran bahar bilirim önce
ben, kardeşim bütün insanlara bilirsin
sen gelince.........
kaynar bir kazan gibi alelâcele devrildi yaz
alnında sisli bulutlarla soluk soluğa
sarardı sarı dudaklarıyla sonhalin
kışkırtıcı bir temas gibi usulca eğiliyor kış
yüzeyinde ayak izleriyle soğuyan ırmağa
yaslanıyor beyaz dudaklarıyla sonhalim, yoksun...
duyumsuyorum süzülen rengârenk sorguçlarını
ışıldayan burgaçlarını çıldırtan kıvranmalarının
seni damarlarımda akıttığım zaman
ruhum seyyal bir hal alıyor...
göneniyor ve korkuyorum kabuğumun çatırdayışından
kaburgamın kadırga iskeleti gibi kendi sularına batışından
seni değil sevgilim gözbulutlarımı sorumlu tutuyorum
(......yanılgılarım kadar güçlüdür detaylarım da
hızla akan ırmakların ayrıldığı deltaların da
vardır birleştiği bir deniz......)
çarşaf türevi bir mevsime sarıyorlar bedenimi
çarşaf türevi bir deniz gibi akıyorsun içimden
sessizce seriliyorum...bir içime sığasın istiyorum
d/olmaz hiçbir aşk kadehi ikinci kez...biliyorum...
Azad Ziya ErenKayıt Tarihi : 6.2.2002 17:15:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
hızla akan ırmakların ayrıldığı deltaların da
vardır birleştiği bir deniz......)
AZAD ZİYA EREN
Çok güzel bir şiir okudum.
TÜM YORUMLAR (4)