Aşk Değil Şiiri - Bekir Dalkıç

Bekir Dalkıç
375

ŞİİR


9

TAKİPÇİ

Aşk Değil

Bana para lazım Muallâ para, şiir değil, aşk değil.
Şöyle altmış bin olsun, yüz bin olsun.
Yalana bulanmış hamurumuz görüyorsun, belimizden kalıp kalıp kesilen.
Biilmem ki gülüm ah! bizi bir ateş mi götürür gerçeğe?
Bir hastalık mı iyileştirir?
Bir hastalık mı?

Para lazım ki ev alalım, el görsün.
Şöyle et girsin içeri, kendi düşsün mideye.
Gel gör ki dargındır bize o, kendimizi bildik bileli.
Bir gün dağıtacağım bak! yakacağım mangalda.
Kendi etimi yedireceğim son çare.

Bana uç dediler anca yürüdüm tıngır mıngır!.
Verdiler altıma doksan yedi model bir araba,
Hani eve dolap alacaktım ya, hani küvet alacaktım, fırın alacaktım.
Doldurabilseydim hayalimde bütün bunları,
Mesaiye kalacaktım, gerekirse her gece.

Şimdi lokmalarımı gıdım gıdım, yudum yudum alırken azımdan.
Yıkılırrken saraylar biliyorum, gecekondularda yıkılacak.
Parlayan derileriyle ve olanca sıhhatiyle sözlerim,
Bahtiyarlığında bir sabah vakti terhis olmanın
Çkacak binlerce boğazımdan.

Bana para lazım Muallâ para, şiir değil, aşk değil.

Bekir Dalkıç
Kayıt Tarihi : 8.11.2025 13:11:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Tuna Kafkas
    Tuna Kafkas

    istemekle başlasa da her şey,
    muhabbetten yana baht açıklığı ekseriya istem dışıdır,
    istemekle hasıl olmaz…,

    yetim büyümüş bir çocuğun;
    kaf dağının sarp yollarından başkası olmayan,
    gençlik çağından arta kalan
    incitilmiş, yaralı; ve
    kursağında düğüm düğüm umutları,
    ömrünün sırlarıdır…

    nihayet;
    ızdıraplı,
    tedaviye cevap vermeyeceği bilinen bir bitkinlikte,
    şifa aranan ve,
    çilelerle hem hal geçen,
    olgunluk ıssızlığındaki,
    buruk ve gücenik gülümsemeler deminin,
    yüzü maskelediği son dönemecin,
    ve kendinde ancak,
    nefeslerini sürdürebilmeye
    derman bulan halinin,
    yalnızca;
    insanların gözlerinin derinliğine bakabilecek kadar
    temiz yüreklilerce farkına varılabilecek,
    gurebalıkta;
    kendine kapanık ama yedi kat semaya açık gönüllü,
    ve hayatın kırık kanatları sırtında,
    sendeleyip duran,
    yıkılmamak için,
    umut bağlayıp tutunduğu avuntuların,
    bir bir çözülüp dağıldığı,
    kör karanlıkta kalmış haline dahi
    yanmaktan menkul, pusulası kayıp,
    bir can/a…;

    dağ adımlı, bal lisanlı;
    merhamette cömert nazarlı,
    başına buyruk, hicaplı ve bir bîmarhane kaçkını kadar
    özgürlüğüne düşkün ve…,
    heybetli platoların doruğundan gelen,
    kar sularının dokunulmazlığında,
    çapa ruhlu ve,
    orman kuytularında şırıldayıp duran;
    delişmen ve güleç yüzlü ve efkârlı ve,
    yufka bağır yangınlı…,
    mütemadî musibetlere maruzluğun
    közlerine inat, hitabı kızılcık şırası,
    ötelere sevdalı;
    süreyya gözlerinin ışıltısında
    bütün bilinenleri unutturan,
    hem aşkı kendinde kayboluş bilen
    zamanın ilişemediği bir taze nefes,
    hem nadasa bırakılmış çorak bir gönle,
    çisil çisil ve ansızın yağan
    bu rahmet,
    bu can;

    bir ahir ömür tesellisidir…,
    o/nun ikram ve ihsanı olan
    ah ah;

    ki azizim,
    kıtlıktan çıkmışçasına,
    kalbinin kemiklerini sıyırıyorum gıyabında,
    sırdaşlığın manasına söyle,
    açsın yüzünün peçesini ki,
    onu,
    öz/lü/yo/rum,
    sekerât halindeyken,
    hayatı yeniden sevdiren,
    ölümsüzlüğe öykündüren dost…,
    sefil bir divâne gibi,
    kıymetsizliğime katık edip
    sözlerini;
    bir bakır tastaki meyin son damlasına varıncaya kadar,
    içer gibi yudumluyorum…,

    kömür gözlü,
    yoksul gecelere söyle,
    ölümün karanlığından artık
    kork/mu/yo/rum…,

    hekimim;
    raylarıyla halvette yalnız bir tren gibi,
    boşalmış bir garın saatlerini
    temizliyorum gözlerimden,
    ki zamana söyle
    bilirsin,
    nurlu bir sabah için ballı bir uykuya
    da/lı/yo/rum;

    ah hiçliğim,
    bir mülevves yol arkadaşın olarak,
    kıpçak süvarileri gibi,
    at sürüyorum keşifsizce,
    darda olmak nedir bilen ve
    gün görmüşlük pîri yüreğimle…;

    yağmura söyle,
    yokluğunda,
    duaların akmakta hastane
    cam/la/rın/dan…,

    hızır/ilyas tepesi şahittir bilirsin,
    bozuk bir gramafonun kırık iğnesi gibi,
    çiziyor zamanın plağını
    celâlli sözlerin,
    kestiğin raconlar ve verdiğin ayarla…,

    ve ayrılığa söyle,
    birlikte dinlediğimiz insanlığa ağıtlarla,
    gökyüzünde hâlâ yıldızlar
    ya/nı/yor;

    kadim zamanlar kervanı buhurum;
    ömründe bir türlü dikiş tutturamamış
    zayıf bir iplik gibi sabırsızım,
    orta mescid öğlesinde
    bir pazar gününde daha,
    sade kahvelerimizi yudumlamaya…,
    ve söylesin şimdi toroslar,
    avare sakarya ovasına,
    sohbetini daha nasıl,
    a/ra/ya/bi/li/rim;

    ki vefaya inançsızlığımı yıkan,
    son çare tabîbim,
    ah;

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)