O sevgilinin adını her andığında,
İçin dışın bir hoş oluyor,
Yanında hayalini her sandığında,
Onun kokusunu hep özlüyorsan.
Gözlerin ıradıkça uzaklara,
İçmeden de sarhoş oluyorsan…
Gece yarıları onun gül cemalini,
Uğrun uğrun yatağına getiriyor,
On altı yaşın kırmızılığında,
Heyecandan da tir tir titriyorsan…
Sonra o yatağından kalkıp,
Boş boş ayakuçlarına bakıyor,
Kalbinin atışları hızlanmış,
Soluk alışlarında da hep zorlanıyorsan…
Bitmek tükenmek bilmeyen,
O ihtirasın pençesinde,
Gözlerinde kimseleri görmüyor,
Kendini de böyle kaybediyorsan…
Sevgilinin duvardaki resmine bakmaktan,
boynuna hep kramplar giriyor,
Aynalara bakıp bakıp uzaklaşmaktan,
Un ufak olup da çözülüyorsan…
Pencereden her dışarı baktığında,
Dolunaya dalıp dalıp,
Yıldızlardan medet umuyor,
Maziye de oracıktan uzanıyorsan…
Deli deli esen her rüzğar da,
Tül perdelerin havalanırken,
O bağrın yanıyor,
Saçın başın dağınık,
Perme perişan da oluyorsan…
Yine sevgilinin hayalini,
Gözbebeklerinde hapsediyor,
Bakışlarındaki o mutlulukla,
Bir çocuk gibi de avunuyorsan…
Sonra üşüdüm diyerek,
Buza kesen yatağına dönüp,
Onsuz geçen esir gecelerde,
Büzüm büzüm de büzülüyorsan…
Yine onun uğrunda yoluna,
Hiçbir şeyi düşünmeden,
O yoluna da ölmek istiyor,
Bu nöbet krizlerine de giriyorsan…
Hep sol yanının en kuytusunda,
Oracıklarda saklaya biliyorsan,
İşte bunun adına da;
Aşk deniyorsa eğer!
İnan bu serseri mayın,
Seni teğet geçmiyordur,
İnan bu aşk ölmeye çoktan değer.
Kayıt Tarihi : 24.1.2010 08:23:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)