Senin sesin kalbte her an çın çındır,
Nağmen ruh sazında daim tın tındır.
Her zaman bizlere ruh üfler nurun,
Can veren özlere büyük aşkındır.
Başka yola düşmüş yolcular hasta,
Ya da adres bilmez birer şaşkındır.
Senden ayrılanın bu deryalarda,
Yediği lokma mı, hayır zıpkındır.
Ya da sefil halde düşmüş çukura,
Gıdası figândır, suyu zıkkımdır.
Ey nebi nağmesiz kaldık boşlukta,
Bizi çağıracak ebed şarkındır.
Zaten o şefkat ve merhametli ses,
Senin başkasından engin farkındır.
El-medet ey Sultan, ey sevda Gülü,
Hasret kaldığımız cennet kokundur.
Bilirim bir yetim bir yoksula dost,
Sana herkeslerden daha yakındır.
Mecnun leylasına koşmuş ömrünce,
Bize Leyla sensin, bu da Hakk’ındır.
Taayünü evvel senin nurundur,
O senin ebedi ışık tahtındır.
Senin sebebinle var olduk bizler,
Bu herkese rahmet, ufuk bahtındır.
Ey Habib-i Ekrem Allah’ın dostu,
Şaire can veren vallah nat’ındır.
Bu da olmasaydı ne yapardık biz,
İsmin yoksa sözler, bomboş, tın tındır.
Her zaman diyorsun dünyayı fetih,
Değil asıl savaş nefse akındır.
Hizmet edenlere beraat veren,
Şefaat imzalı öz varakındır…
Işık ordusuna ebedi ey yar,
Gülden tebessümün zafer tâkı’ndır.
Yaralı olana, soluğun sesin,
Ebedi merhemin, gönül yakındır.
İşte bak benim de kalbim yaralı,
Bana merhem ancak nur -u pakındır
Ruhuma ışıyan sevda soluğun,
Miraca çekecek aşk burakındır…
Kayıt Tarihi : 10.5.2009 10:31:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!