aşk dediğin
ağzı birbirine kitlenmiş zincirler gibi tutku
sihirli dokunuşu her ömrün kallavi yolunda
çığır açan
ne kadar umursamaz olursan ol
o gelir bulur seni
önce kanatlanır kalbin ruhunun şaşkın bakışlarında
sonra renklenir birden yaşam çiçeğinin her yaprağı
yemekten içmekten kesilir için dışın kıpır kıpır
oturur dalarsın enginlere düşünür düşünür
aynalarda kendi yansımana anlamsızca
gülümsersin
gerçeği örter göz kapakların hedefin yolun şaşmaz
aşk yıldırım gibi düşer sevda yurduna kalbinin ritmi hızlı vurur
mutluluk yağmurlarının sellerinin önünde
kuru gazeller gibi akarsın
hayallerin rüyaların
içine
erişilmez bir umutla dayanılmaz bir istekle
kuşanırsın aşk libasını vurursun kendini
sevdanın kapılarını hiçbir zincir tutamaz
hiçbir engel ket vuramaz
akarsın çağlayanlar gibi
gürül gürül
şırıl şırıl
ketum bir sancıdır artık dilinde vuslat
aşk böyledir işte
kum denizlerinin içinde yuvarlanıp avuçlarından
akan kum selinin içine düşürdüğün sürekli arayıp arayıp da
bulamadığın bulup da boynuna iliştiremediğin
bir inci dizimi gibi
zamanla oflar yorulursun tükenir tükenmeyen enerjin
aşk savaşır seninle savaştıkça büyür büyüdükçe keskinleşir kılıcı
korkularla şüphelerle sürekli sınanır
ruhun kalbin
umut etme
kesinlikle kaybeden olursun
kalbin inatlaşsa da gözyaşlarına teslim olur emeklerin
ayrılık var ya o çatal dilli kızıl engerek işte
ağulu bir sancı sızılı bir yumruk gibi
gelir oturur göğsüne
önce daralırsın sonra nefes alamaz
günlerce sürünür aklın yitirdiğin kalbinin peşinden
sonra
mum gibi yavaş yavaş erirsin kendi dibine
şarkılara şiirlere türkülere sıkı sıkı tutunursun
ve aylarca yıllarca kendi içinde kendinle yaşar
kendi içinde suskunluğunla ölürsün
feryatlarının çığ gibi katlanır gölgesinde boğulur nefesin
sonsuz bir yara izinde kabuklaşan özleme acı acı bakıp iç çekersin
olsun yine de olsun nereden gelecekse gelsin
razı bu gönül
hasret dinsin içimin yangını son bulsun dersin
karnında midende uçuşan o çılgın kelebekleri özlersin
sonra naçar kalıp kırgın kalbine sarılıp sarılıp
yaranın en çukur yerinden öpersin
arzuların dingin tutkun körelmiş olarak
yeni harpten çıkmış yorgun bir savaşçı gibi
önündeki çakıl taşlarını tekmeleye tekmeleye
sırtında azığın umut ve umutsuzluğunla birlikte
yalnızlıkla yoluna devam edersin
kalbin yara bere göz göz delik içinde
kronikleşti işte hasretin üstelik iğnesi ilacı da yok
içi sökülen bir oyuncak gibi terkedildin köşelere
atıl zamanların kuytusuna
............
3003202508:14
Kayıt Tarihi : 11.9.2025 12:42:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!